top of page
Search
balabansenem

DEPRESYON - Depresyona Dair Kimsenin Görmediği Üzücü Gerçek

Updated: Jan 21, 2021

Depresyon, gezegenimizdeki en fazla yanlış anlaşılan durumlardan biri. Tüm “uzmanlar” ona neyin sebep olduğuna ve onun nasıl iyileştirilebileceğine ilişkin fikirler öne sürüyor; ama bu sebepler ve çözümler hem karmakarışık hem de genellikle biribiriyle çelişiyor. Bu da depresyonda olan insanları depresyonun daha da derinine itebiliyor. Konuya girmeden önce şunu söylemek istiyorum: Depresyon bir zayıflık veya utanılacak bir şey değildir ve depresyonda olmanız karakterinizde bir kusur olduğunu göstermez.

Aslına bakarsanız sadece tek bir cümledeki ince ayrıntıyı anlayarak hem depresyonu hem de onun nasıl iyileştirilebileceğini anlayabilirsiniz. Şimdi size bu cümleyi verecek ve yazının kalanında onu tüm ayrıntılarıyla açıklayacağım. Cümle şöyle: Boşunalığa/faydasızlığa/kısırlığa direnmek ile onu kabul etmek arasında büyük bir fark vardır.

Hissettiğiniz her şeyin bir nedeni vardır ve yanlış işleyen beyin kimyası bir neden değil; bir sonuçtur. Bizler özümüzde yaratıcı varlıklarız. Kendimizi iyi hissetmemiz için kendimizde ihtiyaçlarımızı karşılamak ve isteklerimizi gerçekleştirmek için gerekli olan değişiklikleri yapacak gücü buluyor olmamız gerekir. Bu olmadığında güçsüz hissederiz. Depresyon, hayatımızdaki bir ya da birden fazla durumu, tekrar tekrar denemiş olmamıza rağmen bir türlü kendi istediğimiz biçime, kendi ihtiyaçlarımıza uygun biçime getirememizden kaynaklanır. Bunun üzerine, boşuna, diye düşünürüz. Bu durum çaresiz, kısır. Boşunalık ile depresyon aynı şeydir.

Hayat ilişkilerden ibarettir. Ev hayatından bahsediyorsak, partnerimiz, annemiz, babamız, kardeşlerimiz, çocuklarımız vs ile olan ilişkilerimiz söz konusudur. İş hayatından bahsediyorsak bu kez söz konusu müşteriler, patronlar, iş arkadaşlarıyla olan ilişkilerdir. Dolayısıyla yukarıda bahsedilen boşunalığın özünde, istediğiniz ve ihtiyaç duyduğunuz bir şeyi tek başınıza gerçekleştiremediğiniz için başkalarının işbirliğine ihtiyaç duymak; fakat bu kişilerin işbirliğine yanaşmaması söz konusudur. İçinde bulunduğunuz durumu değiştiremiyor olmak, “bu konuda hiçbir şey yapamamak” öz saygınızı yok eder kendinizi işkenceye boyun eğmek zorunda bırakılmış gibi algılarsınız. Bu katışıksız boşunalık hissidir. Birinin sizin için iyi olan bir şeyi kendininmiş gibi sahiplenmesini ve sizinle işbirliği yapmasını sağlayamadığınızı fark etmek dehşet vericidir, kaygıya sebep olur; ama bu senaryoda kaygı sadece boşunalık aşamasına varmadan bir önceki duraktır.

Diğer taraftan, bu boşunalığı kabul etmek yerine ona direnirsiniz. Bir yanınız hala vazgeçmemiştir, hala boşunalığa direnmektedir. Bu da kişide karanlıkta kaybolmaktan ziyade karanlığın kendisi haline geldiği hissini yaratır. Bunu daha iyi anlamak için bir köyün içine girmeyi çok isteyen birini hayal edin. Öyle ki yıllardır köyün kapıları açılsın diye her şeyi deniyor olsun. Bu kişi gün gelip nihayet boşa uğraştığını anlıyor. Bu noktadan sonra ise kapıların kapalı oluşuna duygusal olarak direnerek orada öyle hareketsiz yıllarca oturuyor. Ya bir gün açılırsa, şeklindeki saçma olasılığa bel bağlayıp oradan ayrılmaması gerektiğini düşünüyor. Kalkıp başka bir köye gitmek yerine tüm bunları yapıyor.

Bir yanınız hala vazgeçmedi. Bir yanınız hala bırakılması gerekeni bırakmaya gönülsüz. Zarara son vermeyi reddediyorsunuz. Zihninizde o şeyin nasıl olması gerektiğine dair imaja o kadar yapışmışsınız ki ondan vazgeçmeyi reddediyorsunuz. Sizi sürekli bitkin kılan ve bu sonu gelmeyen boşunalığa hapseden de boşunalığa gösterdiğiniz bu direnç. Depresyondan muzdarip kişiler bu duruma son vermenin “mümkün olmadığını” söyler fakat aslında sadece, bunu yapmayı seçmedikleri için duruma son vermemektedirler. Elbette, bunun için çok geçerli sebepleriniz var; ama sebepleriniz ne kadar geçerli olursa olsun bu şekilde güçsüz kalıyorsunuz. Söz konusu şeye ondan vazgeçemeyecek ve onun asla gerçekleşmeyeceğini kabul edemeyecek kadar bel bağladığınızın farkına varmanız kritik derecede önemli. Durumun içerdiği kısırlığı ve hep kısır kalacağını kabul ederseniz gerçekleşmesinden korktuğunuz o kötü şey nedir?

Bazı kişilerin depresyonu intihardan kaçınmak için bir araç olarak kullandığını belirtmekte de fayda var. Bunun nedeni bu kişilerin durumun içerdiği boşunalığı kabul ederlerse yaşamak istemeyeceklerini, ölmeyi tercih edeceklerini düşünmeleri. Kendileri için başka bir gelecek görmemeleri… Bu, genelde kişinin istediği belli bir şeyi tam da istediği şekilde elde etmekten başka bir çıkış düşünemediği durumlarda ortaya çıkıyor. Örneğin kişinin sevdiği şahıs bu kişiyi sevmiyorsa, kişi başka biri tarafından sevilmeyi ve başkasını sevmeyi reddediyor. Depresyondan muzdarip kişiler ihtiyaçlarının bu beyhudeliğe batmış ortam dışında bir yerde karşılanamayacağına inanıyorlar. Bu da aynı şekilde vazgeçmeye direnmek anlamına geliyor. Bunu yaparak kendilerini bilinçsizce bir çıkmaza hapsettiklerini görmeleri gerekiyor.

Depresyonun, bastırma davranışıyla yakından ilişkili olduğu, yaygın bir varsayımdır. Bu hem doğrudur, hem de doğru değildir, yani ortada anlaşılması gereken ince bir ayrıntı vardır: Depresyondaki kişi herhangi bir şeyi aktif olarak bastırmamaktadır. O yıllarca, yaratmak istediği şeyi yaratmayı, insanların onun ihtiyaçlarına ve isteklerine uygun hareket edecek şekilde değişmesini sağlamayı denemiş (yani bastırmamış) ama başarılı olamamamıştır. Dolayısıyla ona göre kendi gerçeğini ifade etmek de boşunadır. İletişim faydasızdır, o yüzden kendini ifade etmenin de anlamı yoktur. Bu, kişinin kendi gerçeğini bastırdığı anlamına gelse de bu bastırmada farklı bir aroma vardır. Bu, sonucunda durumu kişinin istediği şekle sokan aktif bir bastırma değildir. Etrafta sizi duyacak kimse olmadığında yardım çığlıkları atmanın faydasızlığından kaynaklanan bir bastırmadır. Yine boşunalığa geri geldik. Eğer depresyondaysanız sahici değilsinizdir; çünkü sahici olmanın faydasız olduğuna inanırsınız.

Pek çok çocuk bu durumda sıkışıp kalmıştır çünkü onların değiştirmek zorunda oldukları (fakat değiştirmek üzere çabalamanın boşuna olduğu) durumlar, genellikle aile ilişkileri içindeki dinamikler ve düzenlemelerdir. Çocukların kontrolünün tamamen dışında olan şeyler… Bunu ifade etmeye çalıştıklarında ise bu sadece ebeveynlerini ya da bakım verenlerini kızdırmaya yarar ve durumu onlar için daha da kötü hale getirir. Çocukluk, mutluluğunuzun gardiyanların insafına kaldığı bir hapishanedir. Bir çocuğun iyi hissetmesini sağlamak için değişiklikler yapmaya isteksiz olan bir ebeveynin elinde çocuk cehennemi yaşar, bir tutsaktır, hayatındaki koşulları değiştirmek konusunda tamamen güçsüzdür.

Dahası var ki bu noktada sarmal daha da kötüye gidiyor. Faydasızlığı kabul etmek, istek ve ihtiyaçlarınızı karşılamak üzere başka bir şeye odaklanmak istemediğiniz zaman bu kısır durumun içinde kalmaya devam edersiniz. Bunu yapmak bir yanınıza ihanet etmek demektir. Bu yanınız, diğer yanınıza ÇOK öfkelenir. Bunun sonucunda bir yanınız diğer yanınızı yok ediyormuş gibi hissedersiniz. Bu duygusal olarak kendi kendinizi öğütüyormuşsunuz gibi bir histir.

Depresyondan muzdarip kişiler özgür iradenin hem farkındadır hem de değildir. Farkında değillerdir çünkü kontrol edilemeyecek olanı kontrol etmenin ve diğer insanları kendi istedikleri hale dönüştürmenin kendi sorumlulukları olduğunu düşünürler (ve bunu başaramadıkları için kendilerinden nefret ederler). Öte yandan özgür iradenin farkındadırlar da; çünkü özgür irade (başkalarınınki) tarafından çok fazla zarar görmüşlerdir. Kendi “iyi hissettiren bir hayat” fikrine kimse katılmadığı için yastadırlar. Herkes bilerek ya da bilmeyerek bu fikre ters düşen davranışlarda bulunuyormuş gibi hissederler. Bu onları çok incitmektedir, bu yüzden diğer insanlardan nefret ederler. Diğer insanların özgür iradesi olduğunu ve kendi özgür iradeleriyle onlar için iyi olanı seçmemeye karar verdiklerini kabul edemezler. Kabul edemedikleri bir başka şey de kendilerinin de kendisi için iyi olanı seçmeyebileceği gerçeğidir. Bunu fark edemezler çünkü orada kendi içlerindeki iki ayrı parça arasındaki sağlıksız bir ilişki söz konusudur. Ne var ki sonuçta, durumun böyle olduğunu görme ve kabul etmedeki gönülsüzlükleri yüzünden durumun günün birinde kendiliğinden düzelmesini beklerler. Bekledikçe git gide hayatlarındaki daha çok insan onları hayal kırıklığına uğratarak durumun kısırlığına dair daha fazla kanıt sunar, kendileriyse git gide hem boşunalık duygusuna daha ve daha fazla kapılırlar hem de boşunalığa daha ve daha fazla direnirler.

Ve depresyon spiralinin üçüncü aşaması devreye girer. Etrafınıza bakar ve kimsenin sizin hissettiğiniz boşunalığı hissetmediğini fark edersiniz. Sonra da buna şöyle bir anlam verirsiniz: “Bende yanlış bir şey var çünkü iyi hissedemiyorum.” ama bu duruma verdiğiniz önemin ve aynı zamanda durumun içerdiği kısırlığın büyüklüğünden dolayı, iyi hissetmek için yaptığınız küçük şeyler (başka insanlar yaptığında işe yarıyor gibi görünen şeyler) işe yaramaz. Bu, size saldırmak üzere olan bir gergedana şekerleme fırlatmak ya da dünyaya bir gök taşı çarpmak üzereyken yediğiniz dondurmadan keyif almaya çalışmak gibidir. Veya sevdiğiniz ve ihtiyaç duyduğunuz biri hastanede ölüm döşeğindeyken, eğlenmek için komedi programı izlemek gibi… Bu küçük müdahalelerin asıl büyük sorunu çözmeyeceğinin farkındasınızdır.

Şimdi söyleyeceğim şey bazı kişileri kızdıracak ama söylemek zorundayım. Depresyon, ilişkilerdeki işlev bozukluğunun bir yan ürünüdür. Çoğu insan depresyonun, vücut kimyasının sebep olduğu bir akıl hastalığı olmayıp (unutmayın ki kimyasal dengesizlik sadece bir belirtidir) ilişkisel işlev bozukluğunun sebep olduğu bir durum olduğunu görmek istemez çünkü çoğu insan kendi ilişkilerindeki kısırlığı itiraf etmek istemez. Konunun kendi hisleriyle ilgili olduğunu düşünmeyi tercih eder. Buna karşın beynin kimyasal tepkimelerini depresyondan sorumlu tutmak sadece bir baş etme mekanizmasıdır çünkü böyle düşünmek, insana hayatındaki boşunalığa neden olan gerçek neden üzerinde düşününce hissedeceğinden daha güçlü hissettirir. Ayrıca bu kişi belki birileri onun iyi olmadığını, hasta olduğunu fark eder ve onu daha iyi hissettirecek şeylere direnmektense nihayet onunla işbirliği yapmaya yanaşacak kadar ona acır, diye umut beslemektedir. Anti depresanlar ise hayatınızı gerçekten değiştirmeyip hayatınızın bir bölümünde değişiklik olması gerektiğini haykıran içinizdeki sesi susturmaya yarar.

Peki, depresyondan muzdaripseniz ne yapmalısınız?

  1. Boşunalıkla yüzleşin. Depresyonu aşmak tamamen hayatınızdaki kısırlığın farkına varıp onunla yüzleşip onu çözmekle ilgilidir. Tekrar edeyim, bu kısırlık hayatınızdaki belli bir duruma dair de olabilir birden fazla duruma da… Artık depresyonun boşunalıkla ve bu boşunalığı kabul etmek yerine ona direnmekle ilgili olduğunu fark ettiğinize göre hayatınıza bakın ve hayatınızda boşunalığın nasıl zuhur ettiğini bulun. Birçok insanın asla depresyondan çıkamamasının nedeni kısır bir durumu verimli hale getirmenin yeni yollarını aramaktan vazgeçmemeleri, dolayısıyla da boşunalığın başlı başına bir sorun olduğu ve boşunalığa direniyor oldukları gerçeğiyle yüzleşmek yerine akıllarına gelen her yolla durumun kısırlığına çözüm bulmaya çalışmalarıdır. Bu yüzden depresyondan çıkmaya çalışmak için asla yapmamanız gereken şey “depresyonla savaşmak”tır.

  2. Boşunalık duygusu özelinde Completion Process’i* uygulayın. Depresyondaysanız içinde bulunduğunuz duruma ilişkin bir kısırlık söz konusudur; fakat bu kısırlık örüntüsü çocukluğunuzda ortaya çıkmış bir örüntüdür ve şimdiki durumunuz sadece geçmişteki o boşunalığın bir tekrarı/yansımasıdır. Bu yöntemi öğrenmek için aynı adlı (The Completion Process) kitabımı okuyabilirsiniz. Yöntemi kendi kendinize uygulamak yerine bu konuda eğitilmiş bir uygulayıcı tarafından yönlendirilmek isterseniz www.thecompletionprocess.com sitesinen bir uygulayıcıyla görüşebilirsiniz.

  3. Direkt olarak, durumun kısır olduğunu ve vazgeçmek gerektiğini kabul etmeye direnen parçanızla çalışmaya başlayın. Sizin için pek çok yönden zararlı olan boşunalığa adapte olmanıza neden olan, bu parçanız ve bu durum kendinizden nefret etmenize ve içinizdeki diğer parçalarda öfkeye neden oluyor. Diğer taraftan, bu parçanızın tam zıttı olan parçanızla da ilgilenin. O parçanın tam olarak ne olduğunu bilmek zorunda değilsiniz. Sadece “Kısırlığı kabul etmeyen ve vazgeçmek istemeyen tarafımın zıttı olan tarafım olmayı, özgür irademle kabul ediyorum.” deyin ve izin verin, bedeninizi tamamen bu tarafınızın enerjisi doldursun. Kendi bilincinizden bölünmüş bir parçayla çalışmak üzerine daha çok şey öğrenmek için Youtube’daki “Fragmentation: The Worldwide Disease” adlı videomu izleyin. Ayrıca bu parçanızın taşıdığı içe odaklanmış öfkeyi daha iyi alamak için “Bulldozing: The Way To Ruin Your Relationship With Yourself” adlı videomu izleyin.

  4. Durumun kısırlığını kabul ettikten sonra hayatınıza nasıl devam edebileceğiniz ve hangi seçenekleriniz olduğu üzerine düşünün. Yeni bir şey yapmak zorundasınız. Kısır bir duruma direnmek hayatta sıkışıp kalmak demektir. Depresyon tamamen neyi değiştiremeyeceğinize odaklanmak ve o değiştiremeyeceğiniz şeyi değiştiremediğinizi inkar edip başka bir şeye odaklanmayı ya da başka bir şey yapmayı reddetmekle ilgilidir. Kendinize sorun: “Eğer istediğim şeyin asla (ama gerçekten hiçbir zaman) gerçekleşmeyeceğini bilseydim ne yapardım?” Bu sorunun cevabı, o kapalı kapıya odaklanmayı bırakırsanız görebileceğiniz açık penceredir. İhtiyaçlarınızın ya da arzularınızın başka şekillerde karşılık bulabileceğine, hatta başka bir seçeneğin var olduğuna inanmak zor olabilir. Bu nedenle “The Zebra and the Watering Hall” ve “How to Meet Your Unmet Needs” adlı iki videomu izlemeniz faydalı olabilir. Yeni bir şey yapın. Bunu sırf içinde bulunduğunuz sıkışıklıktan çıkmak için yapıyor olsanız bile… Ne kadar radikal bir şekilde yeni, o kadar iyi. Hissettiğiniz karanlık, kendi parçalarınızdan ve gerçekte istediğiniz şeyden kopuk olmanızın belirtisidir.

  5. Güvenli ilişkiler geliştirmelisiniz. Depresyon, sizi istediğiniz hayatı yaratma yolunda güçsüzleştiren işlevsiz ilişkilerle, daha doğrusu istediğiniz ve ihtiyaç duyduğunuz hayatı yaratmanız için hiçkimse size destek olmadığında hissettiğiniz güçsüzlük ve güvende olmama hissiyle ilgilidir. Bu, sizi gören, duyan, hisseden ve anlayan insanlarla birlikte olmanız gerektiği anlamına gelir. Kimsenin, onlarla yaratmak istediğiniz gerçekliğe katılacak kadar size uyumlanmamış olmasının yarattığı travmayı iyileştirmeniz gerekmektedir. Ama bunun için, bunu yapmakla hiç ilgilenmeyen insanların size uyumlanmasını sağlamaya çalışmayı bırakmalısınız. Bu nedenle izleyeceğiniz en önemli videolardan biri “How to Create a Safe Relationship” adlı videomdur. Bunun dışında, depresyon son derece izole edici ve yalnız bir deneyimdir. Hayatınızdaki ilişkilerin sizi getirdiği bu durumdan, güvenli ilişkiler kurarak çıkabilirsiniz. Size “Yalnızlığın Anatomisi”** adlı kitabımı öneriyorum. Bu kitapta, bu şiddetli yalnızlığa neyin sebep olduğunu ve yalnızlıktan bağ kurmaya nasıl geçileceğini açıklıyorum.

  6. İstediğiniz hayatı yaratma konusunda size kendinizi güçlü ve kontrol sahibi hissettirecek ne kadar küçük edimde bulunursanız o kadar iyidir. Eğer depresyondan muzdaripseniz, anlaşılır biçimde, son derece güçsüzleşmişsinizdir. Daha güçlü hissetmek için, istediğiniz hayatı yaratmanız için insanların sizle işbirliği yaptığı güvenli ilişkiler kurmanın yanında, başka insanlara bağlı olmayan ve size kendinizi daha güçlü hissettirecek birçok şey yapmalısınız. İnsanların depresyon denince verdiği öğütlerin çoğu bu kategoriye girer. Bunlara örnek olarak sayabileceğimiz birkaç şey: Size kendinizi iyi hissettiren yiyecekler yemek (özellikle ruh halini iyileştiren yiyecekler), hayvanlarla vakit geçirmek, masaj (ya da dokunma içeren benzeri bir şey) yaptırmak, spor yapmak, yeterince uyumak, kendinize ulaşılabilir hedefler koymak ve hedeflerinize ulaştıkça listenizdeki maddelerin üzerini bir bir çizmek, dünyadaki iyiliğe katkıda bulunduğunu düşündüğünüz sorumluluklar almak, arkadaşlarınızı ziyaret etmek ve yeni arkadaşlar edinmek (bu sizi izole olmaktan korur), pozitif odaklanma, şükür egzersizleri ya da çekirdek inanç çalışması ile odağınızın kontrolünü elinizde tutmak, güneşe çıkıp oturmak, meditasyon yapmak, bir rutin yaratmak, programınıza her gün için hevesle bekleyeceğiniz bir şeyler koymak (bu bir komedi programı izlemek kadar basit bir şey olabilir), yeni bir hobi edinmek, evinizin dekoru, yatak odanız ya da hep gittiğiniz yerler gibi şeylerde değişiklik yapmak.

Eğer hayatınızdaki biri depresyondaysa ona korkulacak biri gibi davranmayın. Korkulacak bir şey yok. Depresyon bulaşıcı değildir ve insanlar sizden mevcudiyetinizi isterler; nasıl çözeceğinizi bilmediğiniz bir problemi çözmenizi değil. Ayrıca depresyon utanılacak bir şey de değildir. Aynı şekilde kısırlığa direnç göstermek de… Yaratmak istediğiniz bir şeyi yaratamamanın ne kadar çaresiz hissettirdiğini bilirsiniz. Bu, her şeyden çok sevdiğiniz insanın öldüğünü ve bir daha ne zaman seveceğinizi bilmemeyi kabul etmek gibidir. Dolayısıyla sadece kısırlığa direnmeyi bırakıp onu kabul etmeye ve sizi güçlendiren şeyler yapmaya karar vermekten çok daha karmaşık bir süreçle karşı karşıyasınızdır. Çözüm, içine düştüğünüz çukurdan dışarı atlayıp daha olumlu biri oluvermekten çok daha karmaşıktır.

Kimse depresif hissetmeyi seçmez. Kimse kısır bir duruma direnmeyi de bilinçli olarak seçmez. Karşımızdaki, ümitsizlik içinde olan ve çaresizce bu kısır duruma tutunan biridir. Ve onun olduğu durumda kim olsa aynı şeyi hissederdi. Ona hissettiği acıya odaklanıp onunla yüzleşmesi için sevecenlikle yardım edin. Onu o karanlıktan dışarı çıkarmaya çalışmayın. Onun elini tutup bilinçli bir şekilde karanlığın içine dalmak daha iyidir. Benim sizden kişisel ricam, başkalarının acısından daha az korkmaya başlamanızdır. Başkalarının acı çektiğini görmenin size hissettirdiklerinden de daha az korkmaya başlayın. Genelde insanlar başkalarının acı çektiğini görmenin kendilerinde açığa çıkardığı duygulardan kaçmak için o insanları terk ederler.

Eğer depresyonla boğuşuyorsanız size söz veriyorum ki hayatınızda istediğiniz şeyleri yaratacak güce sahip olduğunuzu fark etmenizin ardından tekrar canlı, ilham dolu, enerjik hissedeceksiniz. Arzularınızı gerçekleştirme ve ihtiyaçlarınızı karşılama gücüne sahipsiniz. Üstelik dünyada bu süreçte size düşmanlık değil, eşlik edecek insanlar mevcut. Ama tüm bunlar istediğiniz şeyin yokluğuna odaklanmayı bıraktığınızda ortaya çıkacak. Kısırlığın bilincinde olmayıp bilinçsizce ona direnmek yerine onu kabul edip onunla yüzleşerek onu çözdüğünüzde...

TEAL SWAN

Teal Swan’ın aşağıdaki linkte bulunan yazısının çevirisidir. (Çeviri: Senem Balaban) https://tealswan.com/resources/articles/depression-the-truth-about-depression-that-no-one-sees-or-understands-r346/

*Completion Process: Teal Swan’ın travma iyileştirme üzerine yöntemi. İngilizce bilenler, Youtube’ta “Teal Swan Completion Process” diye arama yapıp çıkan videolarda yazarın bu yöntemi uygulayışını izleyebilirler.

**Yalnızlığın Anatomisi: Türkçeye benim çevirmiş olduğum bu kitap Kuraldışı Yayıncılık’tan çıkmıştır.

49 views0 comments

Recent Posts

See All

Comentarios


Post: Blog2_Post
bottom of page