top of page
Search
balabansenem

MODERN ERKEĞİN BÖLÜNMÜŞLÜĞÜ

Updated: Oct 19, 2022

Bu yazı Teal Swan’ın geleneksel erkek rolünü benimseyen ve benimsemeyen kolektif erkek psişelerine kanallık ettiği “The Split in Modern Man (Men and the Traditional Male Role)” adlı videosunun* çevirisidir. Yazıda okuma kolaylığı olması için geleneksel psişeden John; geleneksel olmayandan ise Mike diye bahsedeceğim. (Videoda çoğunlukla uzun uzun “Geleneksel erkek rolünü benimse(me)yen parça” deniyor.)


Videoda ilk önce geleneksel psişe John'a söz veriliyor. John'un söylediklerini okurken birçok kadın öfkeye ya da utanca kapılacak, birçok erkek de John'a hak verecektir; fakat asıl Mike'ın söylediklerini okuyana kadar beklemelisiniz. Zira asıl cevher orada. Mike'ın söylediklerini okuduğunuzda John'un çaresizce anne sevgisi arayan bir oğlan çocuğu olduğunu; Mike'ın ise olgun, güvenilir bir yetişkin erkek enerjisi yaydığını fark ediyorsunuz. (Bu fark videoda daha fazla belli oluyor.) Zaten kendisine tekrar söz verildiğinde John da kendisinin Mike'tan çok daha az maskülen olduğunu fark ettiğini söylüyor.


Çeviri, videonun 41. saniyesinden itibaren başlıyor. Akıcı bir okuma olması için bazı ufak tefek şeylerin çevirisini eklemedim ama yine de videoya bakarak çeviriyi takip etmek mümkün olacaktır, diye düşünüyorum. Hatta bir yandan videoyu izleyerek çeviriyi okumak daha faydalı olacaktır. Kendi açıklamalarımı parantez içine koyup yanına ÇN kısaltmasını yerleştirdim.


Keyifli okumalar...


Senem Balaban


-----------------------


Teal Swan: “Bugün sizin için yapacağım şey, geleneksel erkek rolünü isteyen ve istemeyen kolektif erkek psişelerine kanallık etmek. Dikkatinizi çekmek istediğim şey şu: Yapacağım şey Teal Swan olarak kendi fikirlerimi dile getirmek olmayacak. Bir medyum olarak işlev görecek ve o psişeye ait bilincin benim aracılığımla konuşmasına izin vereceğim.”


Erkeklere Ait, Geleneksel Erkek Rolünü Benimseyen Parça


B (Blake’in B’si. Blake soruları soran kişinin ismi): Nasıl hissediyorsun?


T (Teal’ın T’si [Tabii ki John konuşuyor; Teal değil]): Nasıl mı hissediyorum? Bilmem, siz çağırdınız diye buradayım sonuçta. (John'un çok ters bir tavrı var. İletişime kapalı görünüyor.ÇN)


B: Günümüz toplumundaki geleneksel evlilik rolleri hakkında ne düşünüyorsun?


T: Buna varım.


B: Sence kadınlar senin hayatında nasıl bir rol oynamalı?


T: Kadınına göre değişir. Yani bütün kadınlar aynı değil ki…


B: İncinebilirlik konusunda ne düşünüyorsun?


T: Bu, toplum içinde göstereceğin bir şey değildir. İncinebilirlik denince aklıma küçük bir çocuk gibi ağlayan biri geliyor. Benim böyle bir şey yapmamam lazım. Bazen yaptığım oluyor, yani her erkek yapar; ama böyle şeyleri sarhoşken yapmayı umarsınız. Böylece gözyaşlarınızdan sarhoşluğunuzu sorumlu tutabilirsiniz.


B: Sarhoş değilsen peki?


T: Davranışın için özür dilemen gerekir.


B: İncinebilirliğini gösterirsen diğer insanlar ne düşünür?


T: Karı gibi olduğunu… Zayıf olduğunu… Kızlar sana bakmaz.


B: Hayattan ne istiyorsun?


T: Ne mi istiyorum? Başarı istiyorum. Bu benim en çok önem verdiğim şey. Adım duyulsun istiyorum. Herkesin geçimini sağlayabilmek istiyorum. Bu da benim için çok önemli. Aylak aylak oturmak beni çok rahatsız ediyor. Statü benim için çok önemli ama bunu itiraf etmek istemiyorum çünkü o zaman… Üzgünüm biraz gerildim. Birbiriyle çelişen mesajlar alıyorum aslında.


B: Kimden?


T: İnsanlardan… Yani iyi bir araban varsa diğer erkekler seninle uğraşmaz, kızlar da senden hoşlanır, bu yüzden iyi bir araba istersin. Ama bunu dile getiremezsin çünkü dile getirirsen insanlar yüzeysel bir hödük olduğunu düşünür. Yani aslında kendi gerçeğimin büyük kısmını insanlarla paylaşmıyorum.


B: Kendini saklaman gerektiğini mi düşünüyorsun?


T: Sen bana bu soruyu sorana kadar bunun üzerinde düşünmemiştim. Hımm… Hayır.


B: Ama incinebilir tarafını sadece sarhoşken gösterebiliyorsun?


T: Onu kendi gerçeğimin bir parçası olarak görmüyorum. Kendi gerçeğim olmasından hoşlanmayacağım hiçbir şeyi kendi gerçeğim olarak görmüyorum. İnsanın kim olduğunu seçebileceğine inanıyorum. Hayatta her şeyden çok buna önem veriyorum. Yolculuğuma sokaklarda da başlamış olsam bir multi milyoner olarak da, kendimi ispatlayabiliyor olmam gerekir. Kendimi ispatlamak benim için çok önemli. Ve ben kendimi ispatlarken beni destekleyecek bir kadın istiyorum. Hayatımdaki kadınların rolünün bu olduğunu düşünüyorum. Bana destek olmak. Eğer kadın oradaysa ve istikrarlıysa, benim için yemek pişiriyor ya da benim için hoş şeyler yapıyorsa ya da çocukların sorumluluğunu alıyorsa bu sayede ben yapmam gereken şeyi yapabilirim. Eğer kadın bunu yaparsa onun geçimini sağlamayı hiç sorun etmem.


Diğer yandan çoğumuz için bunun pek mümkün olmadığını düşünüyorum. Para kazanmak tahmin ettiğimden de zormuş mesela. Üstelik toplum düzeni de aleyhimize kurulmuş. Ah, bunu söylemekten nefret ediyorum, çünkü bunu söylememem gerekir. Ben kafanı koyduğun her şeyi yapabileceğine inanırım, ama dürüst olmak gerekirse bugünlerde beni hüsrana uğratan şey ne kadar çabalarsan çabala sanki dört koldan paranın elinden alınıyor olması.


B: Yani köşeye sıkışmış gibi mi hissediyorsun?


T: Hayır. Kendimi öyle pozisyonlara sokmam ben. Kendimi röportaj veriyor gibi hissediyorum. Röportaj da sevmem.


B: Kadınların seni desteklemesi gerektiğini söyledin. Peki, çalışan ya da bu sözünü ettiğin para sorununu çözmende yardımcı olan bir kadın…


T: Bunlar beni sinirlendiriyor. Bana göre tam o noktada işler çok yanlış yerlere gidiyor. Çok öfkeleniyorum buna.


B: Çalışmak zorunda olmaları mı çalışmak istemeleri mi?


T: İkisi de… Çoğumuzun yeterince para kazanamadığımız için buna mecbur kalmamızdan nefret ediyorum. Tam bir başarısızlık hissi veriyor insana. Ama asıl anlamadığım şey kadınların çalışmayı seçmesi. Asıl hoşuma gitmeyen bu. Kadın çalışmak zorunda kalıyorsa bu benim suçum, ama çalışmak istiyorsa bu ne menem bir şeydir? Bu benim suçum değil.


B: Sence kadınlar erkek olmaya mı çalışıyor?


T: Evet. Kadınların yaptığı tam da bu. Sanki hepsinin penis kıskançlığı var. Evet bu beni gerçekten çok öfkelendiriyor. Öfkemin çoğu tam da bundan kaynaklanıyor. Öfkeliyim. Ha, bak, öfkelenebilirim. Bu zayıflık göstergesi değil.


B: Peki, sence kadınlar…


T: Olmaları gerektiği gibi olmaya geri dönmelerini istiyorum. Kadın için doğal olan yaşam biçimine geri dönmelerini istiyorum. Benimle rekabet halinde olmak kadın için doğal değil. Onların benimle rekabet etmesini hiç istemiyorum. Bu saçmalığın daniskası. Utanç verici.


B: Kadınlar yaratıcılıklarını nasıl ifade etmeli?


T: Benimle rekabet ederek değil. Neden kendilerine has bir şekilde ifade etmiyorlar yaratıcılıklarını? Ama ben onların kim olduklarını inkar ettiğini düşünüyorum. Oynamaları gereken rolü inkar ediyorlar. Bu sadece isyankarlık, başka bir şey değil. Herkes tarafından kontrol edilmekten bıkmışlar, şimdi işleri tersine çevirip bizi kontrol etmek istiyorlar.


B: Senin desteğine güveni tam olan bir kadın sence nasıl olurdu?


T: Bence bir kadın çocukların bakımını üstlenmek istemeli. Bir anne olmayı istemeli, bir eş olmayı istemeli. Bence bir kadının bunlardan hoşlanması gerekli. Kafa karışıklığı da burada başlıyor. Bu konuda kafam çok karışık. Ben kadınların sadece kadın oldukları için bunu istiyor olması gerektiğine inanıyorum. Kadın oldukları için bebeğe nasıl bakılır bilmeleri gerektiğine inanıyorum. Birçoğumuz kadın oldukları için yemek yapmayı da bilmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Ve benim böyle şeyleri böyle açıkça söylememem lazım. Bak işte, şimdi herkes bana ne gözle bakıyor, hissediyor musun? “Aman Tanrım bu adam tam bir pislik.” Böyle şeyleri itiraf etmeme bile izin yok.


B: Bunlar tabu mu yani?


T: Evet, kadınlar sağ olsun, artık tabu. Artık bir kadından gerçekte olduğu kişi olmasını beklediğim için pislik muamelesi görüyorum. O kadar kızgınım ki bu konuda… Tanrım! Ve açıkçası başarısız olmalarını istiyorum. Bir yanım şöyle diyor: “Pekala, bunu yapmak zorunda değilsen, çalışıyor olman benim suçum değilse, sen kendin bunu seçiyorsan o zaman git başarısız ol da ne kadar zor olduğunu anla. Git onca yükün altına gir. Paranın yarısına konduklarında ne oluyor gör, Allahın her günü istemediğin bir saatte orada olman gerektiğinde ne oluyor gör, git de gör! Ama sonra yere kapaklanırsan ki kapaklanacaksın, harika!” Yani eğer çalışmak istiyorsa sonuçlarına da katlanması gerekir ki bu da benim ona destek olmayacağım anlamına gelir.


Bana öyle geliyor ki kadınlar her şeyi istiyorlar. Her şeyi… Benim onlara destek olmamı, aynı zamanda babalık etmemi, aynı zamanda kocalık etmemi, aynı zamanda evde onların yapması gereken işleri yapmamı. Yani… Bir tek adam her şeye yetemez. İşler bir zamanlar olduğu haline dönsün istiyorum.


B: Yorgun mu hissediyorsun?


T: Evet, yorgunum. Ayrıca kadınların etrafındayken diken üstünde olmaktan da yoruldum. Sanki mayın tarlasındasınız, yaptığınız hiçbir şey doğru değil. Onun için kapıları açmalı mıyım, açmamalı mıyım? Açarsam bu bir hakaret olur mu olmaz mı? Şu kadına yaklaşırsam bana ırz düşmanı muamelesi yapıp polisi arar mı aramaz mı? Hiçbir adım atamaz haldeyim. Kadınların nasıl tepki göstereceğini düşünmeden hiçbir şey yapamıyorum. Kadın olduklarını kabul etseler iyi karşılayacakları şeyleri şu durumda iyi karşılamayacakları için… Çok kızgınım çünkü çok eskiden her şey çok daha basitti. Ne yaptığımı, kendi rolümün ne olduğunu biliyordum, onun ne yaptığını ve rolünün ne olduğunu da biliyordum. Böyleydi. Ve bu mükemmel bir uyum yaratıyordu. Her şeyi neden berbat ettik?


Gerizekalının birinin nesiller önce yapmış olduğu bir şey için cezalandırılıyormuşum gibi hissediyorum. Ben kimseye tecavüz falan etmedim. Ama her gün sanki bir tecavüzcüymüşüm gibi muamele görüyorum. Ben bir erkek nasıl olması gerekiyorsa öyle olmaya çalışıyorum, sizi korumaya çalışıyorum; ama karşılığında siz kahpeler ne söylüyorsunuz? “Bu ne demek oluyor şimdi?” Bilmem, seni korumaya çalışıyor olabilir miyim? Tamam, git de kurtlar sofrasında yem ol o zaman. Günümüzde kadınların aptallaşmış olduğunu düşünüyorum. Benim onlara verebileceklerimin ne kadar değerli olduğunu göremiyorlar. Demek istediğim bugünkü kadınlar büyükannelerinden daha aptallar.


B: Senin ihtiyaçların nedir peki?


T: Desteğe ihtiyacım var. Beni destekleyecek birine ihtiyacım var ki başarılı olayım ve böylece onun hayatı da desteklenmiş olsun. Bu da bir tür destek.


B: Bu kulağa 1950’lerdeki ilişki dinamiği gibi geliyor.


T: Bence bu çok boktan bir düşünce.


B: Bu düşüncede yanlış olan ya da doğru olan nedir?


T: Evet, o günlerde her şey daha iyiydi diye düşünüyorum. Bence birbirimize değer veriyorduk. O günlerde evlilikler de daha başarılıydı. Hem de çok daha başarılıydı. Git biraz araştırma yap. O zamanlar kadınlar erkeklerin hayatta ne yapması gerektiğinin farkındaydı. Bütün zamanlarını isyan ederek geçirmiyorlardı.


B: O zaman şöyle düşünüyorsun…


T: Şunu düşünüyorum: Günümüzde kadınlar günün 24 saati PMS (adet öncesi sendromu) yaşıyor gibiler.


B: Sence bir erkek hayatının sonuna kadar tek bir kadınla mı kalmalı?


T: Evet, ideali bu.


B: Geleneksel evlilik?


T: İdeal olan bu, evet.


B: Birden fazla kadın istemiyor musun?


T: Yani hiçbir erkek birden fazla kadına hayır demez, ama birden fazla kadına göz kulak olmak istediği için değil. Bu bir kabus olurdu. Benim istediğim kendimi iyi hissetmek. Buna da kadınlar izin vermiyor artık. Eğer kadınım bana gerçekten değer verirse muhtemelen başka kadınlara yönelme gereği duymam, değil mi? Kadınların iğneleyiciliği o hale gelebiliyor ki ihtiyaçlarını başka yerde karşılamak istemeye başlıyorsun. Orada oturup kafamın etini yiyip bitirmesini bekleyecek değilim. Artık erkek olmak böyle bir şey sanki. Yapmadığın şeyler için hırpalanıyor, biraz daha hırpalanıyor, biraz daha hırpalanıyorsun. Sanki erkek olarak doğmak ilk cürmümüz.


B: Yani kadınlar senden ne istedikleri konusunda çelişkideler ve sen cezalandırıldığını düşünüyorsun.


T: Evet, cezalandırıldığımı düşünüyorum. Erkek olduğum için daha baştan suçluyum.


B: Bundan kastın nedir?


T: Bir erkek olarak doğdum, bu da beni otomatik olarak pisliğin teki yapıyor. Bana öğretilen şey, kötü olduğum. Bugünün gerçeği bu. Sen bir suçlusun, kendine çeki düzen ver. Herkesi incitiyorsun, kendine çeki düzen ver. Artık kendi doğamı sürekli olarak baskılamak zorundayım. Eskiden bir yeri yumruklamak içimden gelirse yumruklayabilirdim, canım seks yapmak isterse seks yapardım. Artık hiçbir dürtümün peşinden gidemiyorum. Hapsedilmiş enerjiyle doluyum. Yüz yıl titresem ancak kendime gelebilirmişim gibi hissediyorum. Sadece titremek... Bu öfke yüzünden…


B: Bir kadının seninle nasıl konuşmasını istersin?


T: Tatlı olmasını isterim. Bir kadının olması gerektiği gibi. Öfkeli olduklarında da bazen onları tatlı ve seksi bulurum ama istemediğim kısım ters, iğneleyici tavırları. Bundan nefret ediyorum. Bir kadın öfkeliyse öfkeli olabilir ama huysuz, asık suratlı bir iğneleyicilik, bu bambaşka bir şey… Böyle bir kadın bana en az 5 mil uzak olsun. Ve görünen o ki kadınların dönüşmekte olduğu şey artık bu. Ve böyle olmaya birbirlerini teşvik ediyorlar. Bu, öfke dolu bir isyan gibi… Sanki bütün kadınlar bir araya gelip şöyle bağırıyormuş gibi geliyor bana: “Artık buna katlanmayacağız!” “Aman Tanrım! Tecavüz! Tecavüz!” Aslında buna “Sen de sarhoştun yosma” diye cevap vermek lazım da... Bundan nefret ediyorum. İlişkilerin imkansız hale geldiğini düşünüyorum. Artık ilişki kurmak mümkün değil. Eskiden sahip olduğumuz şey, büyürken ileride sahip olacağımı düşündüğüm şey, sahip olacağım şey olmayacak ve ben buna nasıl, neresinden uyum sağlayacağımı artık bilmiyorum. Artık ben yerimin neresi olduğunu bimiyorum. Ne yapmam ve ne yapmamam gerektiğini bilmiyorum. Donmuş haldeyim ve donmuş halde kalacak enerjiye de sahip değilim çünkü bu doğamda olan bir şey değil. İş halletmek, ilerlemek istiyorum; ama bütün bu dürtüleri bastırmam gerektiği söyleniyor, ben de patlayacak noktaya geliyorum.


B: Oğlunu nasıl yetiştirirsin?


T: Yetiştiremem. Ben artık oğluma ne diyebileceğimi bilmiyorum. Annesinin düşündüklerinin yarısına katılmıyorum ve pisliğin teki olarak yaftalanmadan bunu annesine söyleyemem. Dediğim gibi kendi gerçekliğimin çoğu kısmını dile getiremiyorum. Bu yüzden oğluma arada bir birkaç taktik veririm, düşerse ayağa kaldırırım.


B: Biraz vazgeçmişsin sanki.


T: Sen ne yapardın? Benim durumumda olsan ne yapardın? Sanki çatlamış bir camın üzerinde yürüyorum. Sonra bir nokta geliyor ve şöyle diyorsun: “Her şeyi sen yap, buyur.” Kadınlarla yaşadığım sorun bu. Yaptığım her şey hatalı bulunuyor, o zaman buyur, git her şeyi sen yap.


B: Erkeğin geleneksel rolünün ne olduğunu bilmiyorsun gibi geldi bana.


T: Bana öyle geliyor ki erkeğin geleneksel rolü bana anlatılanlar. Hatta bana anlatılanlar da değil, geleneksel erkek rolü kafamdaki bir fikir, bir resim. Bunun çoğu ait olduğum kültürden geliyor. Farklı kültürlerden farklı farklı birçok erkek var tabii. Ama kafamda, olması gerekene ait bir resim var diyebilirim. Evimin nasıl olması gerektiğine dair, işten eve geldiğinde bunun neye benzeyeceğine, karımın bütün gün evde yapacaklarına, benim neyi yapıp neyi yapmayacağıma dair... Duygularla asla işim olmaz, ben duygusal biri değil, mantıklı biriyim ve böyle olarak ev halkına güven vermek benim görevim, bir kadının duygusal olmasında sorun yok, o zaten duygusal olmalı. Çıldırmış gibi davranmamalı, o soğuk iğneleyiciliği sergilememeli ama duygusal olabilir. Bense evdekilere güvence veren kişiyim. Ben liderlik edip her şeyi yoluna koyan kişiyim. O evdeki herkesi koruyan, yiyecek ya da her neye ihtiyaçları varsa, özellikle de fiziksel düzeydeki ihtiyaçlardan bahsediyorum, bunları sağlayan kişi kesinlikle benim. Bunun neye benzediğine dair kafamda bir resim mevcut ve kafamdaki resim bugün sahip olduğum şeye benzemiyor. Gerçekten de bir suçlu gibi hissediyorum. Hiçbir şey yapmamış bir suçlu. Ben geleneksel erkek rolünün ne olduğuna dair fikrim olduğunu düşünüyorum. Sorun şu ki herkes bana bunun artık kabul görmediğini söylüyor.


B: Söyleyecek başka bir şeyin var mı?


T: Bu sizin röportajınız, benim değil.


Teal (kendisi olarak): “Şimdi diğer parçayla tanışacağız. Az önceki parçanın tam aksi olan, bu bölünmüşlüğün diğer tarafı olan parça ile… Yani erkeklere ait kolektif psişenin geleneksel erkek rolünü benimsemeyen yönüyle (Biz ona Mike demeye karar vermiştik. ÇN)…”


Erkeklere Ait, Geleneksel Erkek Rolünü Benimsemeyen Parça


(Hınzırca denebilecek bir gülümsemeye sahip birini görüyoruz karşımızda. ÇN)


B: Selam.


T: Selam.


B: Anladığım kadarıyla istemediğin şey…


T: Ah, istemediğim şey kıyafet giymek. Saçımın da kısa olmadığını düşünüyorum. Onu uzatabildiğim kadar uzattığımı fark ediyorum. Bu gömleği de çıkarmak istiyorum. (Çıkarıyor)


B: Geleneksel erkekler hakkında ne düşünüyorsun?


T: O kadar eski moda ki… O adamların erkek olmanın ne demek olduğunu zerre kadar bildiğini sanmıyorum. Ben çok daha derin bir kavrayışa sahip olduğuma inanıyorum.


B: Nedir o?


T: Bu arada John’un son derece farkındayım. Onun beni susturmak için yaratıldığını düşünüyorum. Ben yabanılım.


B: Sence birden fazla kadınla mı birlikte olmalısın?


T: Ben sezgilerime göre hareket ederim. Bir tek kadına bağlanmak içimden geliyorsa ona gerçekten bağlanırım. Birden fazla kadına kol kanat gerecek gücüm var öte yandan. Bütün bir köye kol kanat gerecek gücüm var.


B: İlahi eril tanımı hakkında ne düşünüyorsun?


T: Sizin tanımızın ne olduğunu bilemem.


B: Senin tanımın ne?


T: Kendimi baskılamamak. Tüm dürtülerimi olduğu gibi dışa vurabilmek… Cinselliğimi deneyimlemek istiyorsam yapacağım bu olur, bir şeyi yumruklamak istiyorsam yumruklarm. Mesela şu anda ciğerlerim patlayıncaya kadar bağırmak istiyor gibiyim. Ve bunu yapabilirim. Ve kendime engel olmam. Ne senin için ne başkası için… Ayrıca çatlamış bir cam üzerinde yürüyormuş gibi de hissetmem (John, kadınların etrafındayken çatlamış bir cam üzerinde yürüyor gibi hissettiğini söylemişti. Ona gönderme yapıyor. ÇN). Beni içine hapsedebileceğin bir kutu yoktur.


B: İş hayatındaki kadınlar hakkında ne düşünüyorsun?


T: Bu bana pek tehditkar gelen bir şey değil. Ama kadınların çalışması gerektiğini de düşünmüyorum. Ben kim olduğumun kadınların yaptığı ya da yapmadığı şeylere bağlı olduğunu düşünmüyorum. Kendimi etrafımdaki insanların yaptıklarına göre ayarlamıyorum. Ve bence en iyisi bu. Kimsenin yapmak istediği bir şeye engel olmak istemem. Bunu neden yapayım? Bana da kimsenin engel olmasını istemiyorum sonuçta. Bir kadın bir şey yapmak istiyorsa ben ona engel olmam.


B: İncinebilirliği ifade etmek konusunda ne düşünüyorsun?


T: Bu konuda ikiye bölünmüş durumdayım. Çünkü çok derinden hissedebilen bir yanım var. Yani ben her şeyi hissederim. Her şeyi hissetmediğin takdirde de kendini çevrenle bağlantı halinde sayabileceğini ya da her şeyi kontrolün altında tutabileceğini düşünmüyorum. Çevremle o kadar bağlantı halinde olmalıyım ki bir başka erkek bana ve önemsediğim şeylere saldırmaya hazırlanırsa bunu hissedebileyim. Etrafındaki her şeyden kopuksan işleri berbat edersin, görmen gereken bir sürü şeyi kaçırırsın. Ama… Bir yandan da kendimi koyvermemem gerektiğini de düşünüyorum.


B: Oldukça sezgisel birisin sanırım.


T: Son derece sezgiselim. Yalnız… Kendimi koyvereceksem bu belli koşullar altında olmalı. Ve tercihen yanımda başka erkekler bulunmalı. Çünkü hala insanları koruma sorumluluğu bende olduğuna göre her şeyin planlandığı şekilde gittiğinden ve ilerlemeye devam ettiğinden emin olmalıyım. Ben koyverirsem sorumluluk, benim sorumluluğum altında olan insanların sırtına biner. Ben buna izin veremem. Çevremdeki şeyleri ve insanları sahiplenme ve onların sorumluluğunu alma seviyem müthiştir. Dolayısıyla eğer kendimi koyverirsem bunu yapamam. Ama eğer diğer yanımı baskılarsam da yine aslında aynı şeyi yapmış olurum. Ben böyle bakıyorum. Yani yere kapaklanıp histerik bir şekilde ağlarsam işlerin yürümesi için alınması gereken sorumluluğu başkalarına yıkmış olurum. Öte yandan kendimi baskılarsam da yapmam gereken şeyleri hakkıyla yapamam. Bu yüzden iki tarafın da icabına bakmam gerekir.


B: Kadınlardan nasıl bir destek almaya ihtiyaç duyuyorsun?


T: İhtiyaç duymuyorum bundan hoşlanıyorum.


B: Desteğe ihtiyacın yok mu?


T: Desteğe ihtiyacım yok ama desteklenmek hoşuma gidiyor.


B: Tek başına olmayı sorun etmez misin?


T: Hımm.. Tek başıma olmak seçeceğim bir şey değil, ama hayır, sorun etmem. Yani… Mesela diyelim ki bir kadın bana yemek pişirdi. Bunu onun bana doğru uzanması olarak görür ve bir işaret olarak alırım. Ben kendi yemeğimi bulabilirim. Ama bu alışveriş hoşuma gider. Ondan bunu beklemem. Bir kadından bir şey beklemenin okyanusu hapsetmeye benzediğini düşünüyorum. Kadınların yabanıllığını seviyorum.


Ben gerçek bir erkek olduğumu düşünüyorum. Az önce konuşan bir oğlan çocuğu. Kendi olmak yerine, kendini olmadığı bir şeyin kalıbına sokmaya çalışıyor. Ben dizginlenemez, yabani bir tutku olduğumu hissediyorum.


B: Sence o kendini nasıl bir kalıba sokmaya çalışıyor?


T: Annesi onu en çok ne yaptığında sevecekse onu yapıyor… Ne yaptığı takdirde annesi ihtiyaçlarını karşılayacaksa… Ben böyle şeyleri aşmış biriyim, benim bir anneye ihtiyacım yok. Bir annem var tabii. Ama artık bu yaşıma gelmişken ona bakmak da benim görevim. Bunu cidden kendi sorumluluğum olarak görüyorum. Tüm kadınları gözetmek benim görevim. Ve tüm erkekleri… Birbirimizi gözetmeliyiz, ama özellikle kadınların sorumluluğu hepimize (erkekleri kastediyor- ÇN) düşüyor. Onlara istedikleri gibi gelişip büyüyecekleri koşulları sunamazsak bu bizim suçumuz, diye düşünüyorum. Dolayısıyla bir kadının gelişip büyüdüğünü hissetmesi için ne yapmak gerekiyorsa benim yapacağım şey odur. Ve bu kadından kadına değişir.


B: Çocuk yetiştirmek hakkında ne düşünüyorsun?


T: Bu konuda çok belirli bir rolüm olduğuna inanıyorum. Çocuğun benim sorumluluğum olduğunu düşünmüyorum. Daha doğrusu her durumda onun yanında olmam gerekir, çocukları ve kadınları korumam ve onlar için güvenli bir ortam yaratmam gerekir fakat ilk birkaç yıl, orada bulunmak dışında bir rolüm olduğunu düşünmüyorum. Benim ebeveynlik rolümün çocuk biraz daha büyüyüp dünyayı tanımak istediğinde başladığını düşünüyorum. O noktada onu dünyayla tanıştırmak benim görevim. Hatta bunu yapmak zorunda olduğuma da inanıyorum çünkü kadınlarda çocukları kendilerine saklama eğilimi oluyor. Ben de o noktada devreye girip “hayır” demeliyim.


B: Kasıtlı toplumlar (Intentional community: Rastgele bir araya gelmiş kişilerden değil, birbirine düşünce, amaç, yaşam tarzı vs açısından uyan kişilerden oluşturulmuş küçük komünal topluluk. ÇN) hakkında ne düşünüyorsun?


T: Kasıtlı toplumda yaşamak hoşuma gider. Ama o topluluktaki erkeklere güveniyorsam… Gelgelelim erkekler olarak birbirimizle sorunumuz var.


B: Erkeklerle?


T: Evet.


B: Peki ya senin gibi olan erkekler? Senin gibi erkeklerle de sorunun var mı?


T: Şöyle düşünüyorum: Eğer yeterince farkındalık sahibi değilsek ve dürtülerimizi egemenliğimiz altına almamışsak dürtüsel olarak birbirimizin kadınlarını almaya meylediyoruz. Böyle bir şey olsun istemem. Bu yüzden, içinde yaşadığın topluluktaki diğer erkeklerin böyle bir şey yapmayacağına güveniyor olman gerekir. Ayrıca bir kadını başka bir erkeğin cazibesine kapılacak duruma düşürmemek de senin sorumluluğundadır. Ama… Diğer erkeklere tamamen güvenemeyeceğimi hissediyorum. Ve özellikle de bugünün dünyasında hayatımızın çoğunlukla bunun olmaması için birbirimizi korkutmakla geçtiğini düşünüyorum. Bu da berbat bir şey. Çünkü daha özgürce yaşamayı tercih ederim.


Sonunda görülüyor olmak hoşuma gitti bu arada. (Düşüncelere dalıyor) İçimde çok az korku var. Ve çok açık hissediyorum.


B: Evlilik hakkında ne düşünüyorsun?


T: Evliliğe bağlı. Bana bugünkü toplumun evlilikten anladığı şeyi yutturmaya çalışırsanız böyle bir şeyi yapamam çünkü bu saçmasapan bir evlilik anlayışı. Benimleyken mutsuz olan biriyle birlikte kalmam. Neden böyle bir şey yapayım? Bu mahpusluk. Mahpusluk katlanacağım bir şey değil. Öte yandan ben doğam gereği ileri doğru hareket eden ve bir şeylere bağlanan biriyim. Bir şeyleri sahiplenmek doğamda var. Benim yaptığım şey budur. Sahiplenmek. Dolayısıyla eğer kadınını başka bir erkeğin sahiplenmesini istemiyorsan onu sen sahiplenmelisin. Nokta. Bu apaçık bir gerçek. Eğer kadınına duygusal olarak ya da fiziksel olarak vs sahip çıkmazsan başka bir erkek gelip onu alır. Ayrıca durum buysa o kadını da o adam hak etmektedir. (Gülüyor) Erkeklerin büyümesi gerektiğini düşünüyorum. Küçük oğlan çocuklarıyla dolu bir dünya görmek beni rahatsız ediyor. Onlar erkek falan değil. Onlar küçük oğlan çocukları. Esasen yaptıkları şey de hayatlarındaki kadınları annleri haline getirmek. Bu diğer parçamı (başta konuşan parçayı, John'u) yargılıyorum şu anda çünkü onunla ilgili tam olarak böyle düşünüyorum. Hayatındaki kadınları annesi haline getiriyor. “Sen beni gözet.” Bunu istediğinde kadınını savunmasız bırakmış oluyorsun. O zaman başka bir adam onu senden alırsa buna hakkı vardır.


B: Geleneksel erkeklerle ilgili sorunlu bulduğun başka ne var? John ile ilgili...


T: Sorunlu bulduğum şeylerin büyük kısmı tamamen kafa karışıklığı içinde olmalarıyla ilgili. Ondan doğru dürüst bir cevap alamıyorsun farkında mısın? Söylediklerini dinledin mi? “Rolüm ne bilmiyorum.” “Büyükbabam rolümün ne olduğunu söylediyse o.” “Babam rolümün ne olduğunu söylediyse o.”


B: Kafası karışık.


T: Kafası acayip karışık. Ben o şekilde yaşamam. Geleneksel erkek rolü… Artık bu rolün yok olmaya yüz tutmuş olmasından memnuniyet duyuyorum aslında. Böylece sonunda kendimi ifade etme fırsatı bulduğumu hissediyorum.


B: Feminist hareketle ilgili ne düşünüyorsun?


T: Nefret ediyorum. Cidden, nefret ediyorum.


B: Neden?


T: Ama bunun da bizim suçumuz olduğunu düşünüyorum. (Eliyle diğer tarafı, John’u işaret ediyor. ÇN) Yaptığımız şeyin kadınları sahiplenmek ve sahiplendiğimiz kadınları gözetmek yerine onların bir kutunun içine hapsolmasını beklemek ve onları kontrol etmeye çalışmak olduğunu düşünüyorum. Bunun sonucunda da bize isyan ettiler. Bu yüzden bunun müsebbibi olarak biz erkekleri görüyorum. Ve bu inanılmaz utanç verici. Çünkü kadınların nihayetinde yaptığı şey beni uzaklaştırmak oldu. Asıl istedikleri kişiyi… Aynı zamanda da asıl sevişmek istedikleri kişiyi… (Gülüyor) Beni istediklerini biliyorum. Beni istiyorlar, hissedebiliyorum.


B: Geleneksel erkek rolünde hoşuna giden bir şey var mı?


T: Geleneksel erkek hala kendini lider olarak görüyor, ben de kendimi öyle görüyorum.


B: Başka?


T: Bu benim için çok zor. Çünkü o parçadan nefret ediyorum.


Çoğu evin geçimini sağlamak istiyor. Bu da benim özelliklerimden. Bir de, erkekler ve kadınların farklı olduğunun bilincindeler. Ben de bunun bilincindeyim. İkimizin üzerinde anlaştığı bir şey var, o da erkekler ve kadınların farklı olduğu. Birileri erkek ile kadını aynılaştırmaya çalışsa da bu böyle. Kadınlar erkek, erkekler kadın gibi olmaya çalıştığı zaman her şey berbat oluyor. O zaman birbirimizin hayatında bir yerimiz kalmıyor. Gerçek benliğimizi inkar etmiş oluyoruz. Bu da pek seksi bir şey değil.


B: Duygularını nasıl ifade edersin?



T: Duygularımı içimden nasıl gelirse öyle ifade etmek benim için hiç sorun değil. Ciğerlerim patlayana kadar bağırabilirim, ağlayabilirim. Ama öncelikle kendilerinden sorumlu olduğum kişilere zarar gelmeyeceğini bilmem gerekir. Aslına bakarsan bunun kadınlar için güzel bir mesaj olduğunu düşünüyorum çünkü kadınlar erkeklerin bu özelliğini anlamıyorlar. Bazen şöyle şeyler söylüyorlar: “Neden güçlü durmaya çalışıyorsun? Kendini koyvermelisin.” Ben de şunu söylüyorum: “Hayır, şimdi bunun sırası değil. Ve bu konuda bana güvenmen lazım.” Bunu duygularımdan kaçındığım için yapmıyorum. Kötü bir sonucu olmayacağından emin olmadığım sürece kendimi tamamen koyveremem. Başka türlü davranıyorsan da çocuksun demektir.


B: Bizimle paylaşmak istediğin başka bir şey var mı?


T: Beni gördüğünüz için çok mutluyum. Gerçekte kim olduğumu söyleyeyim size: Erkek olmanın ne demek olduğuna dair derin bir kavrayış. Buna bayılıyorum. Bunun bedenimde yarattığı hisse bayılıyorum. Bu açıklığa, bu muazzam güç hissine bayılıyorum. Tam olmam gereken yerdeymişim, tam olmam gereken kişiymişim gibi hissediyorum. Kendime ait hiçbir şeye ket vurmak istemiyorum ve tüm erkeklerin bu parçalarına yeniden kavuşmasını istiyorum. Artık eski yapıdan kurtulmanın zamanı geldi. Düşündüğüm şey tam olarak bu. Ama çoğu erkek beni kendi içinde bulmak için fazla korkak. Ve kadınların da benim ben olmama izin vermesi gerektiğini düşünüyorum.


-----------------


Teal (kendisi olarak): “Evet, şimdi bu iki parçanın tam ortasında duruyorum. Bu kutuplaşmış parçalar arasında duran farkındalık sahibi bir benlik geliştirmek amacıyla ikisine de bu orta noktadan baktığım zaman… Hiç beklemediğim şeyler söylendi diyebilirim. Beklemediğim şey geleneksel rolü isteyen John’un bu kadar kafa karışıklığı içinde olmasıydı. Onun kanallığını yaptığım sırada bunu dile getirdim mi bilmiyorum ama onda hissettiğim, şuna benzer bir şeydi: Geleneksel erkeğin karakteri, sanki bir erkek bebeğin bu dünyaya geldiğinde içine girdiği bir kıyafetmiş gibi... Toplumsallaşma süreci yani… Ve bu, onun kendi özünden gelen, gerçek erkekliğe dair özelliklerle, hiç de özden gelmeyen, sadece erkek olmaya dair ona ne anlatıldıysa ondan oluşan özelliklerin tuhaf bir karışımı… Bu yüzden John’un kafası çok karışık ve o farklı enerjilerin karışımını içeriyor. Ve John olmak pek güçlü hissetirmiyordu. Hep savunmada olduğumu hissettim. Öte yandan bu iki parçayı birleştiren şey ikisinin de erkek ile kadın arasında fark olmasını istemesi ve artık böyle bir farkın kalmayışından çok rahatsız olmasıydı. Aranızdaki kadınlar buna katılırlar mı bilmem.


Mike’ta çok yoğun olarak hissettiğim ve yine hiç beklemiyor olduğum şey, onun ne kadar güçlü ve özüne ne kadar yakın olduğuydu. Eğer ben Mike’ın nasıl biri olacağına dair kendi fikrimi belirtecek olsaydım bu az önce gördüğümüz gibi biri olmazdı, onun daha feminen biri olacağını düşünürdüm. Onca sorumluluğu istemeyen biri… Ama o tam tersi olarak çıktı karşımıza. Adeta bir İlahi Erildi. Bundan çıkardığım sonuç şu: Her erkeğin içinde son derece ilkel bir maskülen öz bulunuyor ve kendini belli bir şekilde ifade etmek istiyor. Onun bu ifade biçimi, ben bir kadın olarak söyleyebilirim ki, biz kadınların çok çok istediği bir şey. Ama toplumsallaşma sürecinde olanlar yüzünden erkeklerin sahip olduğu birçok dürtü erkeklerin olumsuz bir pozisyona geçip kontrolü ele geçirmesine yol açtı. Ve geleneksel erkek rolü erkekleri maskülen özünden koparıp nasıl desem, bu özü seyreltti ve onu erkeklik gerçeğine uymayan şekilde filtreledi. Fakat erkeklerin asıl isteği o maskülen öze geri dönmek ve aslında bunu yapabilmek için bir bakıma kadınlardan müsaade istiyor gibiler ama John’un dediği gibi, bunu yaptıkları zaman bir tacizci ya da bir pislik muamelesi görmek ya da dirençle karşılaşmak istemiyorlar. Öte yandan doğruyu söylemek gerekirse Mike’ın psişesindeyken hissettiğim şey kadınlar bana direnç gösterse bile bunun beni pek etkilemeyeceğiydi. Onlardan çok daha büyük hissediyordum. Yalnız bunu aşağılayıcı bir şekilde söylemiyorum. Sadece, Mike’ın psişesindeyken bir kadından çok daha büyük olduğum o kadar aşikardı ki…. Örneğin bir kadın bana vurursa bunu ciddiye almanın benim sorumluluğum olduğunu çünkü onun esenliğinin benim sorumluluğumda olduğunu, dolayısıyla yaptığı şeyleri ciddiye almam ve geçerli saymam gerektiğini hissediyordum, ama bu benim için bir tehdit olamazdı çünkü eğer o bana vuruyorsa, tokat atıyorsa bunun bende hissettirdiği şey bir kediden pati yemek gibi bir şeydi. O konudaki enerji böyleydi, tehdit gibi hissettirmiyordu. Bu da harika bir histi. (Gülüyor)


Başka ne fark ettim? Şimdi aklıma şöyle bir şey geliyor, daha doğrusu onların psişesinden benimkine sızıyor. Şöyle: Kendi özüyle bağlantısını kaybetmiş parçayı, yani John’u yaratan aslında özüyle bağlantısını kaybetmemiş olan parçaydı, yani Mike’tı. Yani erkeğin özü dış dünyada belli koşullarla karşılaştığında, örneğin toplumsallaşma sürecine maruz kaldığında, bir şekilde kendini değiştirmek, filtrelemek ve seyreltmek zorunda kaldı ki bunu yapmadığı takdirde karşı karşıya geleceği yaptırımlardan kaçınabilsin. Ve bence Mike, John’u kendisinin yaratmış olduğu gerçeğini tamamen unuttu. Adeta “Düşmanımız olan kişi bu adam, bizi kendi yolumuzdan saptıran kişi bu adam” diye düşünür oldu. Bu iki parça savaş halindeler ve geleneksel erkek rolünü istemeyen Mike diğer rolü İlahi Eril olarak görmüyor, ama aslında Mike ile John birbiriyle yapışık ikizler gibi bitişik yaşıyorlar. Yani Mike John’u kendisinin yarattığının farkında değil. Dolayısıyla belki o parçayı yaratmış olmasının bir sebebi olduğunun bilincine varırsa ve “Artık bu yaratımdan vazgeçme zamanı geldi” biçiminde bir farkındalık yaşarsa bu, erkekler için kendi doğalarında bulunan ifade biçimlerini ve kendi maskülen özlerine dair yeni ifade biçimlerini yaratmak üzere bir fırsat olabilir.


Bu iki perspektifi de dinledikten sonra şunun da önemli olduğunu düşünüyorum. John’un istediği şey aslında gerçek bir erkek olabilmek ve kadınların da kadın gibi olması ve bu konuda net bir ayrım olması. Bu aslında kimin kimden daha iyi olduğuyla ilgili değil. Hem de hiç. Benim bu psişelerin içindeyken hissettiğim şey şu oldu: “Farklılıklarımızın tanınmasını istiyorum.” Bu şunun gibi bir şey: Beyaz siyahtan daha iyi değil, siyah da beyazdan daha iyi değil; daha ziyade, beyaz beyaz olduğunda, siyah da siyah olduğunda aralarındaki ilişki daha iyi oluyor. John’un tek arzusunun bu olduğu ve bu arzuyu gerçek kılmanın maskülen öz (Mike’ın sahip olduğu şey. ÇN) sayesinde mümkün olduğu göz önüne alınırsa sanırım artık bu geleneksel rollerden kurtulma zamanımızın geldiği söylenebilir. Tabii geleneksel rolden kurtulurken maskülenliği de çöpe atmadan… Muhtemelen bu iki parçanın birbiriyle kaynaşma noktası da burada yer alıyor.


İlk Parçanın (John'un) Perspektifine Geri Dönüyorlar


T: Mutlu hissediyorum.


B: Neden?


T: Gülümsememe engel olamıyorum. Mike konuşurken onu dinledim. Ve ona bayıldım. Onun sahip olduğu bazı özellikleri kendi içimde ben de hissediyorum. Sanki içimdeki bir ipucu ya da hayalet gibi. Onu içimdeki bir hayaletmiş gibi hissediyorum. Sanki beni çağırıyor. Adeta trampet vuruşlarıyla çağırıyor, beni belli bir yöne çekiyor. Ve bu çok hoşuma gitti.


B: Şey gibi…


T: Hoşuma giden ne oldu biliyor musun? İçimdeki, geleneksel erkek rolünü istemeyen parçanın beni bir kadına dönüştüreceğine ikna olmuştum. Ama onun verdiği his bunun tam tersi. O parçayla, bana öğretilenden çok daha uyumlu olduğumu fark ettim. Birileri beni ondan koparmış gibi hissediyorum. Babamı izlemek, hatta babamın yokluğunu… Babamı ve annemi izleyerek sanki ondan kopmuşum. Ve bana onu hiç de olmadığı biri gibi görmem öğretildi. Toplumda olmam gerektiği söylenen kişi olmam uğruna… Şimdi fark ediyorum ki aslında ben daha az maskülenim. Şu anda gerçekten baskı altında hissediyorum, hapsedilmiş bir hayvan gibi hissediyorum.


B: Yani o parçadan hoşlandın.


T: Evet, çok. Ondan bahsedilince “Hayır hayır hayır!” diyordum çünkü onun şöyle şeyler söyleyeceğinden emindim: “Seks yapmak istediğim bütün kadınlarla seks yaparım, eğer istersem bir kadın gibi davranırım, eğer canım istemezse kimseye destek vermem.” Bense şöyle düşünüyordum: “Hayır! Bu yanlış!” Ama o öyle biri değilmiş. Onda sevdiğim şey, şunu söylüyor olması: “Ben geçimi sağlayan kişiyim, sorumluluk alan kişiyim. Kendimi küçültmem, özgürlüğümden ödün vermem. O kadar güçlüyüm ki kadınlar ve çocukların benim sorumluluğumda olduğunu hissediyorum ama onların davranışları benim için bir tehdit değil.” Tüm bunların o kadar doğru olduğunu hissediyorum ki…


B: Daha özgür mü hissediyorsun?


T: Kesinlikle. Sadece daha özgür de değil. Daha hayat dolu. Artık daha canlı hissediyor gibiyim. Mike’ın toplumu olması gerektiği gibi yapılandırmasını isterdim. İçinde bulunduğum bu perspektiften bakınca toplumun neden değiştiğini pek anlayamıyorum. Bende o gerçek yok. Ben neden değiştim? Bunu anlamıyorum. Bana sadece bir değişiklik olması gerektiği söylendi o kadar. Sanki benim soru sormaya hakkım yoktu. Bu kabul edilemez bir şey.


Mike’a karşı olumlu şeyler hissediyorum. Onun farklı bir varoluş biçimi yaratmasını istiyorum.


Onun bir kadın gibi davranmak istemiyor olmasına o kadar sevindim ki… Böyle bir şeye dayanamam. (Gülüyor)


B: Onda sevmediğin bir şey oldu mu?


T: Hayır, sadece birileri beni ondan kopardığı için çok kızgınım. Hayır, sevmediğim bir tarafı yok. Onun kendi bilincine sahip olduğunu düşünüyorum. Ben mesela… Bana ezelden beri kendime güvenemeyeceğim öğretilmiştir. Erkek olduğum için… O ise şöyle diyor: “Hayır, tam da erkek olduğun için, tam da bu sebeple, kendine güvenebilirsin.” Bu hisse bayıldım. Bu yüzden ona karşı hislerim olumlu.


B: Harika.


T: Ne istersem o olabilirmişim gibi hissediyorum. Saçımı kesmek istersem kesebilirim, uzatmak istersem uzatabilirim. Belli bir şekilde giyinmek istersem o şekilde giyinebilirim. Birinin görünüşümü beğenmesini istediğim için belli kıyafetleri giymek istersem o kıyafetleri giyebilirim. Ama kendime hiçbir koşulda ket vurmam. Aah! Bu hayatta en çok istediğim şey. Bütün hayatımı el freni çekili yaşamışım gibi hissediyorum. Ben bu değilim.


İyi hissediyorum.


Geleneksel Erkek Rolünü İstemeyen Parçanın (Mike'ın) Perspektifine Geri Dönüyorlar


T: Az önce söylediğin şeyi doğru bulmuyorum. Benden geleneksel olmayan erkek rolü diye bahsettin. Hayır, geleneksel olan benim. Geleneksel olan benim! Geleneksel rolü benimsediğine emin olan John gerçek geleneksel erkek değil.


B: Bana verdiğin his... Amerikan yerlileri gibi…


T: Ben ilkelim, sezgiselim ve her erkeğin içinde varım.


B: Geleneksel erkek sensin.


T: Benim. Aslolan benim. Ve hep birlikte bunun farkına varmış olduk.


B: Seninle tekrar karşılaşmak güzel.


T: Evet. Pekala, soru sor bana. Ne sormak istiyorsun? Sonunda John’un gözleri açılmış olduğuna göre, benden istediğin nedir?


B: Toplumda nasıl bir değişim olmasını istersin?


T: İnsanların daha özgür olmasını istiyorum. Kadınların yapmaya karar verdiği şeylerin bizim yapmaya karar verdiklerimizle ilgisi olmaması gerekir. Birincisi bu… Yani bir kadının çalışmayı seçip seçmemesi bizim geçim sağlayan kişi rolünü üstlenip üstlenmememize etki etmemeli. Bir kadın onun için kapıları açmamızdan rahatsız oluyorsa bunu neden yaptığımızı ona açıklamak bizim sorumluluğumuz. Eğer belli tipte bir kadın istiyorsak çünkü bizim için iyi olanın bu olduğuna karar verdiysek o zaman öyle bir kadın bulmalı; öyle olmayan bir kadını olmadığı bir şeye dönüştürmeye çalışmamalıyız. Kadınların bizi hak ettiğini düşünüyorum. Toplumdaki herkesi korumanın bizim görevimiz olduğunu düşünüyorum. Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere… Ve geçimi sağlamanın benim doğamın bir parçası olduğunu hissediyorum. Kadınların ne yapıp ne yapmadığından bağımsız olarak… Benim gerçeğim bu. Başkalarının yaptıkları benim yaptıklarımı belirleyemez. Kendi kaderimi belirlemekten ben sorumluyum. Ve ben doğam gereği bir liderim. Ve başarısız olmam düşünülemez. Başarılı olmamam mümkün değil. Bunun için fazlasıyla enerjiye sahibim.


Ayrıca ben hissetmekten korkmam. Hislerimle barışığımdır. Sezgilerimi dinlemek zorundayım. Aksi takdirde hiçbir şeyi doğru düzgün yapamam. Günün her anında herkesin tam olarak ne durumda olduğunu bilmezsem çok kötü bir lider olurum. Ve benim sorumluluğum altındaki kişiler/şeyler mükemmel koşullar altında yaşamadığı takdirde kendime erkek diyemem.


Ben hazırım. Ya siz? Pekala…




*https://www.youtube.com/watch?v=dCRM2gMHY1o

59 views0 comments

Recent Posts

See All

Comments


Post: Blog2_Post
bottom of page