top of page
Search
balabansenem

KADINLAR NEDEN ÇELİŞKİLİ MESAJLAR VERİRLER

Updated: Oct 17, 2022

Aşağıdaki metin Teal Swan’ın “Why Women Give Mixed Messages - Women in the Work Place” başlıklı videosunun çevirisidir. Metnin olabildiğince akıcı olmasını sağlamak için söylenen her şeyi olduğu gibi çevirmekten kaçındım. Konuşma dili söz konusu olduğundan, her detayı (örneğin yarıda kesilen cümleler, yanlış başlandığı için sonu getirilemeyen ve baştan kurulan cümleler vb.) yazdığım takdirde okuma sırasında bağlamdan kopulduğunu fark ettiğim için… Yine de bu metni video ile birlikte eş zamanlı olarak okumak çok daha iyi olacaktır. Zira böylelikle hem bazı önemli detaylar anlam kazanacak, hem de söylenenler jest, mimik, tonlama ve vurgularla birleştiğinde daha iyi anlaşılacaktır. Çeviri içinde yaptığım açıklamaları parantez içine koyup yanına ÇN kısaltmasını ekledim. İyi okumalar…


Senem Balaban


--------


KADINLAR NEDEN ÇELİŞKİLİ MESAJLAR VERİRLER – İş Hayatında Kadınlar


(Çeviri videonun 28. saniyesinden itibaren başlıyor. ÇN)


Teal Swan: “…

Erkekler çoğu zaman biz kadınların tepkilerine anlam veremiyorlar. Biz de cinsiyet rollerine ilişkin rasyonel bir diyalog sürdürmekte zorlanıyoruz çünkü bu konu bizi inanılmaz tetikliyor. Ben de size bu bölümde kadınların hangi rolü oynamak istediklerine dair tepkilerinin, bugünün dünyasında, özellikle de iş hayatı söz konusuyken, neden bu kadar kafa karıştırıcı olduğunu göstereceğim. Size göstereceğim şey, günümüzde tüm kadınların, özellikle de Batılı kadınların, psişesinde yer alan bir ikiye bölünmüşlük olacak. Bizler hem geleneksel kadın rolünü isteyen bir parçaya (buna okuma kolaylığı için Jane diyelim. ÇN) hem de geleneksel kadın rolünü istemeyen bir parçaya (buna da Gail diyelim) sahibiz ve çoğumuz, içimizde bu iki parçayla birden yaşadığımızın farkında değiliz. İş hayatındaki kadınlar ısrarla içlerindeki Jane’i inkar ediyolar. Ve tam tersi de geçerli.


Kadınlar olarak kendi içimizdeki bu iki parçanın farkında olmadığımız için erkeklere son derece karmaşık mesajlar veriyoruz. Bu şöyle oluyor: Mesela cinsiyet rollerinden bağımsızlaşmaya mecbur bırakılıyorsak bu içimizdeki Jane’in ihtiyaçlarına kulaklarımızı tıkamamız anlamına geliyor. Diğer taraftan Jane olmaya mecbur bırakılıyorsak o zaman da bu bölünmüşlüğün diğer parçası olan Gail’in ihtiyaçlarına kulaklarımızı tıkıyoruz. Bunun sonucunda da üçüncü bir parçamız, içimizdeki koruyucu parçamız komutayı ele geçirip iki bakış açısını da savunmaya başlıyor. Tabii bu durumda birbiriyle çelişen bakış açılarını savunmuş oluyoruz. Bunun erkeklerdeki karşılığıysa şuna benzer bir şey oluyor: ‘Pekala, senin için kapıları açmamı istiyor musun istemiyor musun anlamıyorum. Çocuk istiyor musun, istemiyor musun anlamıyorum. Çalışmayı istiyor musun, yoksa istemiyor musun, anlamıyorum.’


İşte ben de size bugün bu ikiye bölünmüşlüğün neye benzediğini göstereceğim.


Psişemizin ayrı bir parçası söz konusu olduğunda ona doğruculuk ya da ahlakçılık taslamamamız, başka bakış açılarını dahil etmeye çalışmadan sadece onun perspektifini anlamaya çalışmamız çok önemlidir. Dolayısıyla bölünüp ayrışmış bir parçanız yansız olamaz; aksine son derece yanlı olur. Onun söyleyecekleri, sözlü bir katliama benzeyebilir. Yani bunu izleyenler söylenenlerden tetiklenebilirler. Ne var ki gölge çalışması denen şeyin tam böyle bir şey olduğunu bilmemiz gerekir.


Size göstereceğim ilk parça, geleneksel kadın rolünü benimseyen parça (Jane). Bu tabii ki kadın olmam vesilesiyle bilhassa benim içimdeki Jane’i açığa vuracak.



Geleneksel Kadın Rolünü Benimseyen Parça (Jane)


G (Graciela’nın G’si. Graciela, Teal’a soruları soran kişinin ismi. Parçalardan birine verdiğimiz isim olan Gail ile karışmasın. ÇN): Nasıl hissediyorsun?


T (Teal’ın T’si [Elbette Teal olarak değil; Jane olarak konuşuyor, bir medyum vazifesi görerek Jane'in pişesine kanallık ediyor Teal): Hayatın çok zor olduğunu hissediyorum. Çok yavaş olduğumu fark ediyorum. Bütün motivasyonumun kendi içimden gelmesini istiyorum. Yani bir şey yapmak istiyorsam onu yapmayı seçebiliyor olmak, belli bir programa uymak zorunda olmamak istiyorum. (Jane'in inanılmaz yumuşak bir enerjisi var. Rüzgarda salınan bir çiçek gibi. ÇN)


G : Çok kırılgan görünüyorsun. Ya da yumuşak…


T: Evet yumuşak hissediyorum. Pek kırılgan hissetmiyorum ama yumuşak hissediyorum.


G: Ne yapmak istiyorsun?


T: Sanki varlığım sezgi ve ilhamla harekete geçiyor. Dolayısıyla hayata liderlik etmek yerine hayatın içimden akmasına izin vermek istiyorum. Her durumda daima ileri yönelmektense hayatın benim aracılığımla zuhur etmesine açık olmak istiyorum.


G: Çalışmakla ilgili ne düşünüyorsun?


T: Ben çalışmak istemiyorum çünkü -tam da az önce dediğim şeye geldik- eğer bir şeyi tamamen üstlenirsem, mesela bir işi... O zaman yapmak istediğim şeyleri yapamam. Yani akıntı yön değiştirdiğinde onunla birlikte akamam, kendimi ona bırakamam, ona karşı, ona rağmen hareket etmek zorunda kalırım. Ayrıca her gün aynı şeyleri yapıp ruh sağlığımı nasıl koruyabilirim gerçekten bilmiyorum. Ve… O kadar yumuşağım ki… Aslında birinin bana liderlik etmesine ihtiyacım var. Yönlendirilmek istiyorum. Öncülük etmenin verdiği baskıyı istemiyorum. Bana adeta iyi hissettiriyor sadece… (O anda gözleri kapalı sağa sola salınıyor) takip ediyor olmak. Ama Gail’in “Bu çok yanlış” dediğini de duyabiliyorum. Burada da senin yönlendirmeni bekliyorum, bunu ben yönetemem.


G: Gerildim. (O arada Teal [aslında Jane] gözlerini kapatıyor. ÇN) Sana ne yapman gerektiğini söylemem gerekiyormuş gibi hissediyorum.


T: Hayır. Hayır, ben bana ne yapmam gerektiğinin söylenmesini istemiyorum. Sadece, hayat benim aracılığımla zuhur ediyor. Dolayısıyla sen bir şey söylediğinde bu benim içimde bir reaksiyon yaratıyor ve ben bu reaksiyona cevap veriyorum. Ben icabet ederim.


G: Tamam, yani almaya tamamen açıksın.


T: Kesinlikle. Almaya tamamen açığım.


G: Ve oradan yola çıkarak yaratıyorsun.


T: Evet. Evet, yani sen bana bir şey verirsin ve o şey benim içime girip oradan başka bir şeye dönüşmüş olarak çıkar. Ve ben buna bayılıyorum. Bu rolde kendimi çok akışkan hissediyorum, çok güzel hissediyorum.


G: Bir çiçek gibi mi?


T: Evet. Ve sertleşmek istemiyorum. Katılaşmak. Katı, sert olup kendimi herhangi bir şey karşısında savunmak zorunda kalmak istemiyorum. Himaye edilmek, gözetilmek istiyorum. Güvenli bir kutunun içinde olmak istiyorum; fakat o kutunun içinde olmanın ya da o şekilde sahiplenilmenin beni hapsetmek anlamına geldiği zannedilmesin; aksine, genişlemem için bana olanak sağlanmış oluyor. Yani her şey sert olduğunda ve himaye altında olmadığımda çok sınırlanmış oluyorum, katılaşıyorum, geriliyorum. Ama etrafımda böyle bir kutu olması, beni tamamen koruyan bir erkeğin olması bana istediğim gibi gelişip büyüyebileceğimi, serpileceğimi hissettiriyor. O zaman sınırsız hissediyorum.


Ve şöyle bir şey var. Ben hayatta hayatın benden talep ettiği şekilde ilerlemek istemiyorum. Çünkü ben mesela kış geldiğinde farklı hareket ederim, sonbaharda farklı, yaz gelince daha farklı… On yedi yaşımda farklı, seksen yaşımda farklı davranırım. Son derece akışkanım. Toplumun bana rahatsızlık verdiği nokta da bu. Hamile kalırsam yapmam gereken şey kendimi tamamen açıp hamilelik sürecinin kendi kendine ilerlemesine izin vermektir. Ne var ki birileri bana “Üzgünüm, nasıl hissediyor olursan ol, şu saatte kalkmak zorundasın, istemesen de şu saatte yatmak zorundasın, bitkin de olsan çalışmak zorundasın vs” derse ben bu sürecin doğal akışına teslim olamam.


G: Çocuklarla ilgili ne hissediyorsun?


T: Sevdiğim kısım bu. Fakat onların kendilerine ait bir varoluşu var. Dolayısıyla benim yapabileceğim sadece açık olmak ve onların kendi kendini oluşturmasına izin vermek. Ve onlara enerjinizi verdiğiniz zaman onlar zaten olmaları gereken kişi oluyorlar. Benim doğamda da enerjimi vermek var. Aslında ben bunu açık olmanın bir yan ürünü olarak görüyorum tuhaf bir şekilde. Bir insana tamamen açık olmak, bu sayede onun ihtiyaçlarını görmek ve o ihtiyaçları karşılamak… Başka ne bilmek istiyorsun?


G: Gail hakkında ne düşünüyorsun?


T: Ondan dehşetle korkuyorum. Çünkü ona göre her şeyim yanlış. Çok yanlış. Ben bir erkeğin gerçekten erkek gibi olmasını, benim için kapıları açmasını, beni korumasını, benim için sorumluluk almasını istiyorum. Ve ben bunları istemenin beni küçümsenecek biri konumuna sokmaması gerektiğini düşünüyorum. Ben belirli cinsiyet rollerinin, yani mesela benim rolümün kıymetli olduğuna inanıyorum. Ama Gail bana benim rolümün kıymetli olmadığını; aksine, utanç verici olduğunu söylüyor. Yani aslında bana utanç verici olduğumu söylüyor.


Gail gibi düşünmeye çalıştığımda kendim gibi olmadığım için eleştiriliyorum. Kendim gibi olduğumda Gail gibi olmadığım için eleştiriliyorum. Bu yüzden kafam çok karışıyor ve çıkmaza düşüyorum. Ve istediğim şeyleri istiyor olduğumu söylemem yanlışmış gibi hissediyorum çünkü bu istekler utanç verici. Yani bana böyle söyleniyor.


G: Günümüz toplumu hakkında ne düşünüyorsun?


T: Korkutucu. Çok korkutucu. Çok ama çok cesur olup çok fazla katılaşmam gerektiğini hissediyorum. Ve bunun için bana ait pek çok parçayı inkar etmem, hiçe saymam gerekiyor, bu da canımı yakıyor. Hem de çok…


G: Sence hayatta sana da bir yer var mı?


T: Hayır. Hiç yok. Hiç yok. Bana hayatta hiç yer yok, ama aynı zamanda da bazen toplum diyor ki: “Ama kendin için alan yaratmalısın.” Bu benim yaradılışımla tamamen çelişen bir şey. Ben kendime alan yaratamam, bu zorlama olur, ben zorlayıcı bir enerji değilim. Benim gücüm açıklıkta, kabul edicilikte yatıyor. Ben bir şeyleri zorla kabul ettirecek biri değilim.


G: Sen kabul eden birisin.


T: Evet… Artık kameraya alınmak istemiyorum.


G: Tamam, sorun değil. Bu kadar mı o zaman?


T: Evet, ama şu anda içimde bir savaş var. Gail ile…


G: Onunla konuşmaya geçebiliriz.


T: Tamam, çok endişeliyim bu konuda.


--------------------------------------------------------------


Teal (kendisi olarak): “Şimdiyse az önce konuştuğumuz parçanın tam zıttı olan parçayla tanışacağız. Geleneksel kadın rolünü benimsemeyen parçayla…”



Geleneksel Kadın Rolünü Benimsemeyen Parça (Gail)


T: Bu yaptığımız şeyden daha şimdiden nefret ediyorum. Burada olmak bile istemiyorum. Pekala… Hangi konuda konuşmamı istiyorsunuz?


G: Ne yapmak istiyorsun?


T: Dürüst olmak gerekirse, herkese hatalı olduklarını ispatlamak istiyorum. İnsanların bana bakıp sırf kadın olduğum için bir şeyin altından kalkamayacağımı söylemesinden bıktım.


İnsanların beni tutsak etmeye çalışmasından bıktım. Herkes beni tutsak etmeye çalışıyormuş gibi hissediyorum ve geldiğim noktada öfkem had safhada. İnsanlar şöyle biri olamayacağımı söylüyor, sonra diğer türlü de olamayacağımı söylüyorlar. Ve Jane’in var olmasını istemiyorum, çünkü insanlar onun acınası halde ve utanç verici olduğunu düşünüyorlar. Açıkçası ben de böyle düşünüyorum. Çok da kızgınım. Adet gördüğümde erkek meslektaşlarımın hissettiği gibi hissetmediğim için öfkeliyim. Oğlumun gittiği okul onun babasını değil (ağlamaya başlıyor) beni aradığı için öfkeliyim. Öfkeliyim çünkü oğlumun bakımını sağlamak için bir erkeğin sarf ettiği enerjiyi sarf ettiğimde o iyi bir baba kabul edilirken ben kötü bir anne olarak görülüyorum. (Burada yan tarafa dönüp orada duran birine [Teal olarak ve ağlamaya devam ederek] “Acımın çoğu burada, bu parçanın içinde yer alıyormuş meğer” diyor. ÇN) Galip gelemeyeceğim bir rekabet bu. Ama son da veremiyorum. Jane gibi olmaktan kurtulamıyorum. Onu benliğimden koparıp atmak istiyorum ki böyle hissetmek zorunda kalmayayım. Bu şekilde ağlamak da istemiyorum. Bu utanç verici. Herkes bana şunu söylüyor: “Kadın olduğun için duygusalsın. Duygusal olma.” Tamam, duygusal olmayacağım. Beş saat boyunca seninle tartışalım o zaman, hadi. Hadi. Benden ne istiyorsunuz bilmiyorum.


G: Sen de mi çelişkili mesajlar aldığını düşünüyorsun?


T: Evet. (İçin için ağlamaya devam ediyor.)


G: Hayatta kalmak için erkek olman gerektiğini mi düşünüyorsun?


T: Evet.


G: Şu anda neden acı çekiyorsun?


T: Çünkü kaldıramıyorum. Kaldırabiliyormuşum gibi davranmak için elimden gelen her şeyi yapsam da günün sonunda gidip otel odamda oturup ağlıyorum çünkü olmuyor, yapamıyorum. Ve bu çok sinir bozucu çünkü BEN DE ONLAR (erkekleri kastediyor. ÇN) KADAR BAŞARILIYIM. Ve bunu söyleme nedenim gerçeğin öyle olmasını arzu ediyor olmam değil; gerçeğin zaten öyle olması. Ben de onlar kadar zekiyim. Benim fikirlerim de onlarınki kadar iyi. Ben de onlar kadar eğitimliyim. Ama benim bunları ispatlamam on kat daha zor. Kimsenin anlamadığı şey bu. Kadın olmak o kadar ızdıraplı bir şey ki hayatta işlev gösteremiyorum ve tek çözümün Jane’den kurtulmak olduğunu hissediyorum.


Ayrıca sırf kadın olduğum için eve hapsolmak istemiyorum. Bir anneden bekleneceği gibi bütün gün çocuğumla ilgilenmek istemiyorum. Keşke bana yardım edebilecek birileri olsa. Bugünlerde yardım diye bir şey yokmuş gibi hissediyorum.


G: İdeal bir hayat senin için nasıl olurdu?


T: Bir grup insanla birlikte yaşardım, insana ihtiyacım var.


Gail olarak küçüldüğümü hissediyorum, bu yüzden kızgınım.


Sadece içimden ne geliyorsa onu yapmak istiyorum. Özgür olmak istiyorum. Ve bir şey istediğim zaman bundan dolayı hatalı görülmek istemiyorum. Bir işi almak istiyorsam o işi alabilmek istiyorum, ama o işi almak beni yıkıma uğratmasın istiyorum ve bunun mümkün olduğunu düşünmüyorum.


G: Sence toplum bu şekilde mi tasarlanmış?


T: Evet. Öyle görünüyor. Evet, böyle tasarlanmış. Sana dürüstçe gerçeği söyleyeyim mi? Düşük yaptığım için etkinliklerimden birini iptal etmek zorunda kaldım. Onları arayıp bunu söyledikten sonra bu şirket bir daha benimle çalışmak istemedi. Hiçbir erkek bununla yüzleşmek zorunda kalmıyor. Hiçbir erkek işe gittiği zaman çocuğu aç kalmasın diye her gün kendi memesini sağmak zorunda da kalmıyor. Ya da çocuğun senin sütünü içerken onu kucağında tutmuyor olmaktan dolayı hissettiğin başarısızlık hissini yaşamıyor. Öte yandan çocuğunun yanında kalıp işi bıraktığın zaman aynı toplum sana bir kadın olarak her şeyden vazgeçtiğini, 1950’lere geri döndüğünü söylüyor. Bu beni öfkelendiriyor. Ne yaparsam yapayım eleştiriliyorum. Evde çocuğunla oturmayı seçersen birdenbire kadın hareketine bir tehditmişsin gibi muamele görüyorsun; çalışmayı seçersen de kötü bir anne ve kötü bir eş sayılıyorsun. Hepsini aynı anda yapman bekleniyor senden. Her şeyi. Böyle hissediyorum. O kadar çok baskı hissediyorum ki… Kendimi bırakmamalıyım ve her şeyi kendim yapmalıyım. Böyle hissediyorum. Gidip bir konuşma yapmam, sonra kitaplarımı bir kenara fırlatıp gidip oğluma şarkı söylemem ve ev ödevinde ne yaptığına bakmam gerekiyor. Günün sonunda o kadar yorgun oluyorum ki hayatımda güzel bir ilişkiye yer açacak halim kalmıyor. O zaman da ilişkilerim berbat olduğu için eleştiriliyorum. Ve hiçbirimizin kazanma şansının olmadığını hissediyorum.


İnsanların iyi olduğum alanları görmesini istiyorum. Çok başarılı olduğum konuların farkına varılmasını çok istiyorum. “Bir kadına göre çok iyi” denmesini de istemiyorum. Bu berbat bir şey. Neden sadece “çok iyi” olamıyorum? Neden bir kadın mühendis sadece çok iyi bir mühendis olamıyor? Medyada yazdıkları şeylerde “çok başarılı bir kadın mühendis” diyorlar. Toplum olarak cinsiyetçiliği aştığımızı söylemek tamamen saçmalamak olur.


Ayrıca tutkulu olmam yasakmış gibi hissediyorum. Mesela şu anda tutkuyla konuşuyorum (ellerini kollarını sallayarak, kararlı bir ses tonuyla konuşuyor. ÇN) Ama insanlar beni öfkeli bir cadoloz olarak algılayacaklar. Ve bu bilimsel olarak kanıtlanmış bir şey. Bir grup insan, bir erkeğin tutkuyla konuşurken kullandığı tonlamanın aynısını kullanarak konuşan bir kadının videosunu izliyorlar. Erkek için düşünülen şey güçlü bir lider olduğu; kadın için düşünülen şey öfkeli bir cadı olduğu.


G: Yani asla haklı çıkamayacağını hissediyorsun?


T: Evet tam olarak bunu hisediyorum. Ben çalışabilmek istiyorum. Bunu çok istiyorum. Çalışmak istediğim şey neyse onun üzerinde çalışmak… Ve konu “ben çalışmak istiyorum” da değil. Konu para kazanmak, geçimimi sağlamak değil. Geçim sağlama konusu pek umurumda değil işin aslı. Konu para kazanmak değil; para kazanmak sadece mecbur olduğum bir şey, o kadar. Konu, işimde harika olmak istiyor olmam. Bu insana özgü bir hak. Erkek ya da kadına özgü bir hak değil. İşimde harika olmak, onu çıkarabildiğim kadar üst seviyelere çıkarmak istiyorum. Ama bunu yaparken kendimde feminen olan her şeyi yok etmek istemiyorum. Bunu yaparken yumuşaklığımı kaybedip katılaşmak istemiyorum. Bunu yaparken aylık adet döngüm olduğu gerçeğini hiçe saymak istemiyorum. Bunu yaparken oğlumun hayatını mahvetmek istemiyorum. Bir kadın olarak daha fazla destek görmek istiyorum. Komünal yaşama benzer bir şey istiyorum. Böylece ben işimle meşgulken çocuklara bakan başka bir kadın olur. O işiyle meşgul olurken belki ben çocuklara bakarım. Böyle bir alışverişimizin olmasını istiyorum ki mevzu “ya o ya o” olmaktan çıksın.


G: Söylediklerinden anladığım, sen doğana uygun şekilde çocuklarına bakmak ve doğal bir şekilde işini yapmak istiyorsun.


T: Sorun da bu. İkisini de yapmak istiyorum; ama nasıl, bunu bilmiyorum. Ve şu an içinde yaşadığımız yapının bir şeyleri imkansızlaştırdığını düşünüyorum. Kendimi ispat etmek zorunda olmaktan bıktım. İki katı fazla çalışmam gerekiyor gibi hissediyorum. İki katı fazla çalışmam gerekiyor çünkü başarılı olmak istiyorsam, utanç verici olduğuna inandırıldığım koca bir parçamı (Jane’i kastediyor. ÇN) inkar etmem gerekiyor. Bilmiyorum, utanç verici mi gerçekten? Belki yönlendirilmek ve gözetilmek istemek utanç vericidir. Belki biri tarafından korunuyor olmayı istemek utanç vericidir. Ama ben istiyorum. Gerçek de bu. Bu istekler beni insan olarak daha aşağı bir konuma getirmese keşke… Saygıdeğerliğimi azaltmasa… Yorgunum, Tanrım. Çok yorgunum. Çok çok yorgunum. Çok çok çok ama çok yorgunum. Daha feminen olmak istiyorum. Ama bunun başarı seviyemi düşürmesini istemiyorum. Gerçek bu. Birilerinin bana ya öyle ya da öyle olmam gerektiğini söylemesini istemiyorum. Ve şu anda Jane ile uyumumuzun arttığını hissediyorum. Aslında ikimizin istekleri çelişmiyor. Sadece günümüzde iki isteği birden gerçekleştirmenin yolu yok gibi. Jane ile benim kaynaşmamızı istiyorum. Ne olacak şimdi? Bunu nasıl sağlayacağım.


G: Sence sen Jane’i koruyan parça olabilir misin?


T: Bilmiyorum. Bir açıdan evet, bir açıdan hayır.


G: Nesin peki?


T: Ben onun doğal bir parçası olduğumu hissediyorum. Ama ona muhalif olduğuma inandırıldım. Bana ikimizin çeliştiği söylendi. Bana ya öyle ya da böyle olabileceğim, ikisi birden olamayacağım söylendi. Bana onun gibi biri olursam iş hayatının yüz karası; böyle olursam da kimsenin benimle çıkmak ya da evlenmek istemeyeceği ve berbat bir anne olacağım söylendi.


G: Yani ya erkekler gibi çok güçlü ve ilerlemeci ya da…


T: Evet… sorun da bu. Benim için konu ilerleme ya da başarı bile değil aslında. Bir kadın olarak benim için konu işimde çok iyi olmak. Ve bunun bana geri dönüşü olduğunda bu hoşuma gidiyor. Kendimi ispatlamak zorunda olmaktan bıktım. Hissettiğim şey bu. Sürekli kendimi ispatlama mecburiyeti… Ve başkalarından, özellikle de erkeklerden, böyle bir şeyin beklendiğini düşünmüyorum. Bu arada aptal değilim, bu dünyanın erkekler için de zor olduğunu biliyorum. Bence onların da kafası karışık, günümüzde onlar da ikiye bölünmüş durumdalar. Ama benim için en zor olan şey erkeklerin yüzüme bakıp bana birinden birini seçmem gerektiğini söylemesi. Peki, özgür olmak mı istiyorsun, o zaman artık sana kol kanat germeyeceğiz. Erkeklerin verdiği mesajın bu olduğunu düşünüyorum. “Özgürlüğünü istiyorsan, sana bir nesne olarak sahip olmamı kabul etmiyorsan kendi başının çaresine bakacaksın. Kolay gelsin sana. Ama bana yemek de yapsan iyi olur. Aksi takdirde kaltağın tekisin.”


Ve fark ediyorum ki erkekler de aynı şekilde öfkeliler ve onların bize ilettiği mesajlar da çelişkili. Şimdi de erkeklerle başım belaya girecek diye korkuyorum. (Gülüyor)


Çok acı çekiyorum. İnsanların bunu görmesine ihtiyacım var. Çünkü bu iki parçayı bir arada barındıramıyorum.


G: Senin yöntemin de işe yaramıyor sanki, öyle değil mi? Bu şekilde sertleşmek, katılaşmak da işe yaramıyor.


T: Yaramıyor.


G: Sen de yumuşak olmak istiyor gibisin.


T: Evet. Yumuşak olmanın şey olduğunu sanmıyorum. Demek istediğim, hem yumuşak olup hem de liderlik edebileceğimi hissediyorum. Yumuşak olduğumda da zeki olmaya devam ettiğimi hissediyorum. Ama bana bunun çok yanlış olduğu söyleniyor. Sadece yanış olduğu söylenmiyor; yumuşak olursam işimde başarılı olamayacağım da söyleniyor. Yazlık bir elbise giyersem kimse beni takım elbise giydiğim zamanki kadar ciddiye almıyor. Bıktım bundan. Gerçekten bıktım bundan, ben erkek olmak istemiyorum. (Üzerindeki kalın montu çıkarıp yazlık elbisesiyle kalıyor. ÇN) Evet, erkek olmak istemiyorum, ama olmak zorundaymışım gibi hissediyorum. (Toplamış olduğu saçlarını salıyor. ÇN)


G: Gerçek şu ki toplum şu anda bu şekilde işlemiyor, o yüzden mücadele etmek zorundasın; ama bence bu mücadele de bizlerin “bunu artık bu yöntemle yapmayacağım” demek gibi ilk adımları atmamızla başlıyor.


T: Buna hazırım.


----------


Teal (kendisi olarak): “Evet, bu iki parçayla konuştuk. Şimdi merkez perspektife geçiyorum. Bu perspektif, kutuplaşmış parçaların ikisini birden içeriyor. Artık hem ikisi birden olmuş ve aynı zamanda doğal olarak aslında hiçbiri olmamış oluyorum.


Bu perspektiften bakarken beni en çok şaşırtan şey… Başlamadan önce feminen tarafın daha fazla acı içinde olacağına emindim çünkü sonuçta inanılmaz derecede bastırılan taraf oydu. Fakat bu bastırılmışlığı telafi etmek zorunda kalan tarafın çok daha fazla acı çektiği ortaya çıktı. Bu tam bir sürprizdi. Bir de şu var, onlar birbirinden nefret de etmiyorlar. Belki bazı kadınların içindeki parçalar birbirinden biraz nefret ediyor olabilir tabii, ama bugün burada beni şaşırtan şey onların aynı şeyi istiyor olmaları, fakat sadece birbirlerine nasıl yaşam hakkı tanıyacaklarını bilememeleri oldu.


Bu uygulamayla ilgili anlaşılması gereken şöyle bir şey var: Psişenin bölünmüş bir yanını ya da bir kutuplaşmayı bu şekilde bilincin ışığıyla aydınlattığımız zaman bu iki kutuplaşmış parçanın bir olmaya başladığı bir simya süreci başlar. Ben de şu anda ikisinin ortasında, bu simya sürecinin vuku bulduğu yerde, durup ikisinin söylediklerine bakınca kadınların gerçekte istediği şeyin özgürlük olduğunun bilincine varıyorum. Kadınların aslen, öcelikli olarak istediği şey kendileri olma özgürlüğü. Bu psişelerin içindeyken hissettiğim şey, toplum bize ya annelik rolüne sıkışıp kalmamızı ya da geleneksel olarak feminen olan her şeyi, buna erkeklerle olan ilişkimiz de dahil, terk edip bir erkek gibi savaşmamızı söylediği için biz kadınların kendimiz olamadığımız oldu. Gail rolündeyken başarılı olmak ya da işimi en iyi şekilde ilerletmek adına rekabet edebilmek için erkek gibi olmam ve tüm feminen özelliklerimi inkar etmem gerektiğini hissettim. Dolayısıyla bir kadın olarak olmasını istediğim şey ve kadınların genel olarak istediği şey bizim akışta kalmamıza izin veren yeni bir toplumsal yapı kurulması. Bu yapının ne olduğunu şu anda bilmiyorum. Ama bu yapı her ne ise onu yaratmış olsaydık kadınlar yaptıkları işlerde bugün olduğundan çok daha başarılı olurlardı.


Bu çalışmanın sonucunda kaydedilen bir ilerleme olduğunu görüyoruz: Daha dişi olan tarafımın “eksiklerini” telafi etmeye çalışan tarafım, Gail, artık bu şekilde yaşayamayacağını anladı. Zira onun gerçekte istediği şey dişiliğini ifade edebilmekti. Ayrıca suyun zayıf olduğunu söyleyemenin doğru olmayacağı gibi yumuşaklığın da zayıflık olduğunu söylemenin doğru olmayacağını fark etti. Bence bu çalışmanın sonucunda ortaya çıkan esas güzellik bundan sonra gerçekte olduğum kişiyi daha da az saklayacak olmam. Bununla şunu kastediyorum: Söz konusu yumuşaklığı, sanki bu yumuşaklık işime ters ya da işimde ustalık sergilememle çelişen bir şeymiş gibi, işimdeki ustalığım uğruna reddettiğim bir şey olarak değil; ustalığımın bir parçası olarak ortaya koyacağım. Şu anda dünya genelinde yapmaya ihtiyaç duyduğumuz şeyin bu olduğunu düşünüyorum ve ben de bundan sonra buna uygun yaşamaya kararlıyım. İşimizdeki ustalığımız ile dişiliğimiz arasında çelişki olması gerekmiyor.


Bunun dışında, kesinlikle daha komünal bir hayat yaşamamız gerekiyor (intentional community’lerden söz ediyor burada. ÇN) çünkü eğer kadınlar olarak bu değişikliği yapacaksak çocuklardan sorumlu olan tek kişinin biz olmamamız gerekiyor.


Pekala, şimdi sizi bu çalışmanın sizde açığa çıkardıklarıyla baş başa bırakacağım. Tüm kadınları, kendi içlerindeki bu bölünme üzerinde çalışmaya, kendi Jane ve Gail’leri ile bu çalışmayı yapıp kutuplaşmış bu iki parça arasında bir uyum yakalamaya davet ediyorum. Bunu kendi içinizde çözdüğünüz takdirde çok daha güçlü olacağınıza emin olabilirsiniz. Ve her kadının içinde kanayan bu kocaman yaranın artık o kadar acıtmayacağına ve bizi birbiriyle çelişen gerçekleri savunan, kimsenin anlayamadığı kişiler olmaktan kurtaracağına…


Ümit ederim, bugün yapmış olduğum bu çalışma, ister kadın olun ister erkek olun, kadınları daha iyi anlamanızı sağlamıştır.


*https://youtu.be/KGVLdZ62OLI

Recent Posts

See All

MODERN ERKEĞİN BÖLÜNMÜŞLÜĞÜ

Bu yazı Teal Swan’ın geleneksel erkek rolünü benimseyen ve benimsemeyen kolektif erkek psişelerine kanallık ettiği “The Split in Modern...

Acımasız Dürüstlüğün İç Yüzü

ACIMASIZ DÜRÜSTLÜĞÜN İÇ YÜZÜ* - TEAL SWAN Acımasızca dürüst olmak, hafife alınmaması gereken bir tercihtir. Bir başkası hakkında acımasız...

Zaman Her Koşulda Her Şeyin İlacı Mıdır?

İnsanlar iyileşmek için çaba harcamaktan kaçınmak istediklerinde "zaman her şeyin ilacıdır" derler. Oysa zamanın (sizin aktif eyleminiz...

Comments


Post: Blog2_Post
bottom of page